Graham Greene, Aşkın
Sonu’nda tutkulu ve saplantılı bir aşığın terk edildikten sonra yaşadıklarını
anlatıyor. Çok ünlü bir roman. Sinemaya iki kez uyarlanmış. Özellikle Julianne
Moore ve Ralph Fiennes’in rol aldığı ikinci çevrimi beğeni kazanmış, Oscar
adayı olmuş.
İkinci Dünya Savaşı
yıllarında, Londra’da geçen romanın kahramanı ve anlatıcısı Maurice Bendrix adlı
tanınmış bir yazar. Bu yazar kahramanın esin kaynağının Graham Greene’nin
kendisi, romanı adadığı C’nin de sevgilisi Catherine Walston olduğu
düşünülüyor.
Adını E.M.Forster'ın
romanından alan Maurice, kahramanı yüksek bürokrat olan bir roman yazmaktadır.
Bu tip bürokratları yakından tanıyabilmek amacıyla üst düzey bir memur olan
Henry ile arkadaşlık kurar. Henry’nin karısı Sarah Miles'la tanışır ve
aralarında bir aşk doğar. Yıllar süren uzun soluklu bir ilişki yaşamalarına
rağmen Maurice bir türlü Sarah’ya güven duyamaz. Kendisini aldattığını düşünür.
Her hareketini, her sözünü kıskançlıkla sorgular. Maurice’in aşırı
kıskançlıkları, Sarah’nın kocasından ayrılmak istememesi gibi nedenlerle Sarah
Maurice’i terk eder.
Bu ayrılıktan 18 ay
sonra aldatılan koca Henry’nin Maurice Bendrix’le buluşmak istemesiyle başlar
roman. Henry, karısının kendisini aldattığından şüphelendiğini anlatır Maurice'e
ve yardımını talep eder. Bu talep Maurice’e hiç garip gelmez ve Henry adına bir
özel dedektiflik şirketine giderek Sarah'yı takip etmelerini ister. Çünkü ilişkileri
boyunca hep aldatıldığını düşünmüştür ve Sarah’nın kendisini terk etmesinin
nedeninin de yeni bir aşk olduğunu düşünmektedir. Dedektif bu şüpheleri
aydınlatacaktır.
Bu aşk süresince devam
eden İkinci Dünya Savaşı arka planda, belirsiz bir görüntü gibidir ama sürekli
uçak saldırılarıyla bombalamalar Maurice’le Sarah’nın ilişkilerinde belirleyici
olur.
Sarah’nın Maurice’le
buluştuğu bir öğleden sonra bulundukları binaya bir bomba isabet eder ve Sarah duvarların
altında kalan Maurice’in öldüğünü düşünür. Maurice’in küçük bir yarayla
kurtulması tanrısal bir mucizedir ona göre. Bu olaydan sonra, Sarah net bir
açıklama yapmadan Maurice’le ilişkisini keser.
Saplantılı aşk öyküsü bu
ölümden dönüş olayından itibaren sevginin niteliğinin ve inançların
sorgulandığı bir anlatı halini alır. Sevgilini hiç görmesen de aşkın sürer mi? Sevgilisinin
hayatta kalmasını sağlamak için inanmadığı
dine sığınmak, mucize beklemek mümkün müdür? Sarah bu sorulara olumlu cevabı Katoliklikte bulduğunu
inanır.
‘Aşkın Sonu’ Graham
Greene’nin Katolik romanlarının dördüncüsü ve sonuncusu sayılıyor. Graham
Greene’nin “önce Katoliğim sonra yazar” dediği de söyleniyor. Bu lafı etti mi
bilmiyorum ama özellikle romanın yarısından sonra inançsız kahramanları
aracılığıyla dini inancı, tanrıyı, Katolikliğin mucizelerini uzun uzun
sorguladığını görüyoruz.
‘Aşkın Sonu’nda Graham
Greene zamansal değişkenliğin, anımsamalarla kronolojik akışı kırıp geriye ve
ileriye gidişlerin yanı sıra bilinçakışı, günlükten parçalar gibi
başka anlatım biçimleri
de denemiş.
Yayınlandığında
tartışmalar yaratmış bir roman ‘Aşkın Sonu’. Greene’nin başyapıtlarından
sayılıp İngilizce’nin en iyi 100 romanından da sayılmış, modern klasiklerden
olmuş, öte yandan dini inancı Katoliklik
üzerinden sorgulamasının romanın yapısını zedelediği de düşünülmüş.
Ne açıdan bakılırsa
bakılsın ilginç, merakla okunacak bir roman ‘Aşkın Sonu’. Hem ilişkilere, aşka,
hem de inanç sorununa getirdiği yorumlar, açtığı tartışmalar dikkate
değer. (17.07.2020, Hürriyet Kitap Sanat).
Yorumlar