Daha anlamlı bir hayat için

Charles Strickland, mutlu bir ailesi, düzenli bir işi olan sıradan bir adamdır. Karısının sanata ve edebiyata ilgisi, sanatçılarla tanışma tutkusuna karşılık Strickland hemen her şeye olduğu gibi sanata da ilgisizdir. Evlerinde konuk olan sanatçılarla, yazarlarla tanışmak istemez. Hayatında ilginç hiçbir şey yoktur. Tatsız, tuzsuz, kaba bir adamdır.

Bir kişi hariç diğer insanların da ilgisini çekmez. O kişi genç bir yazar adayıdır. ‘Ay ve Altı Peni'nin anlatıcı kahramanı olan bu genç yazar Strickland’le tanışır. Birlikte oldukça sıkıcı bir yemek yerler ama ona ilgisi azalmaz.    

Strickland bir gün ani bir kararla ailesini, evini, işini terk edip resim yapmak üzere Paris’e gider. O güne dek ne resim sanatıyla ilgilenmiş, ne de resim yapmıştır. Bu olay özellikle sanatsever karısının çevresinde ilgi çeker. Anlatıcımız da sıradan borsa simsarının resim tutkusuyla her şeyi terk edip gitmesinin nedenlerini merak eder. Paris gittiğinde de eski borsa simsarı yeni ressam adayının izini sürer ve onunla buluşur.

Strickland, çok zor şartlar altında yaşamaktadır. Açlığa, hastalığa, kötü otellerde kötü yaşam şartlarına aldırmadan sürekli resim yapmaktadır. Resim yapmak dışında hayatta hiçbir şeye ilgisi yoktur. İnsanlarla ilişki kurmayı sevmez, kendisine iyi davranan herkese kaba ve kötü davranır, onları yanından uzaklaştırmaya çalışır. Adamın bu hali anlatıcımızın merakını daha da artırır. Strickland’in hayat öyküsünü araştırmaya, yaşamını öğrenmeye çalışır.

Strickland sürekli resim yapar ama bunları birilerine göstermek, resimleri satarak geçinmek gibi bir arzusu yoktur. Resimleri gören nadir kişiler de Strickland’ın yeteneği olmadığını, yaptığı resimlerin hiçbir kurala ya da akıma uymadığını söylemektedir. Strickland’in hayatını mahvetmek pahasına resim yapmasını boş bir çaba olarak görürler.         

Somerset Maugham’ın Ay ve Altı Peni'yi yazarken büyük ressam Paul Gauguin'in yaşamından esinlendiği söyleniyor. Gauguin de resim için rahat ve düzenli hayatını, ailesini terk etmiş. Paris’e yerleşmiş. Onun da sanatçı olarak kıymeti ve resimlerinin değeri ancak ölümünden sonra anlaşılmış. Ay ve Altı Peni'nin kahramanı da Gauguin gibi Paris’i terk edip Tahiti’ye gidiyor. Roman bir yere kadar Gaugin’in yaşam öyküsünü izliyor ama sonra farklılaşıyor. Çünkü Somerset Maugham’ın amacı bir biyografi yazmak değil bir olguyu tartışmak; daha anlamlı bir hayat için her şeyi bırakıp gitmek.

Maugham’ın kahramanı çok acımasız biri. Gözü sanattan başka bir şey görmüyor, o amaçla başka insanların hayatlarını mahvetmekten de çekinmiyor. Mahvettiği hayatlar da öncelikle kendisine iyilik eli uzatanlar, ölümden kurtaranlar, sanatına duydukları saygıdan tüm gayri insani yanlarını görmezden gelenler.  

Romana ‘Ay ve Altı Peni' adı verilmesi anlamlı. Kitabın arka kapağında yazıldığı gibi Maugham bir mektubunda “Altı peni bulacağım diye yere bakarak dolaşırsan, Ay’ı kaçırırsın” diyerek romanın teması olan “kurulu düzen ve para ile hayaller arasındaki ikilemi” açıklamış.

Strickland’ın hayallerini gerçekleştirmek için yaşamını tamamen değiştirmesi bir açıdan yaşamını boş bir düş için mahvetmek olarak değerlendiriliyor ve romanın bunun iyi bir örneği olduğu belirtiliyor. Diğer açıdan sanat tutkusunun yüce bir duygu olduğu, yaratma tutkusuyla insanın sıradan yaşamını, konumunu, ailesini terk etmesinin kolay başarılacak bir şey olmadığı belirtilip taktirle karşılanıyor. Somerset Maugham roman boyunca bu iki görüşü tartışıyor.

Ay ve Altı Peni gerçek bir modern klasik. Kahramanlarını yüceltmiyor, kutsamıyor, sert gerçekçi bir bakışı var. Sadece ele aldığı yaratma tutkusu ile sınırlı kalmıyor, bu tutku üzerinden insan ilişkilerini, aşkları, erkeklerin kadınlara bakışını, insanların gitmek, değiştirmek arzusunun nasıl sonuçlar yarattığını, geride kalanların iradeleri dışında değişen yaşamlarını da başarıyla anlatıyor. (Hürriyet Kitap-Sanat, 07.08.2020)

Yorumlar