‘Dans Dans Dans’ Haruki Murakami'nin altıncı romanı. Japonya’da 1988'de yayınlanmış. Murakami’nin en önemli romanlarından sayılan ‘Yaban Koyunun İzinde’ romanının devamı niteliğinde olduğu belirtiliyor. Dans Dans Dans’ta da anlatıcının isimsiz kız arkadaşı, gizemli Yunus Otel ve Koyun Adam var ama başlı başına okunabilecek bir roman.
Romanda
hayatını önce broşür ve tanıtım kitaplarına, sonra magazin dergilerine yazılar
yazan 34 yaşındaki isimsiz bir kahramanın başından geçen olaylar anlatılıyor. Bu
olayların bir bölümü fantastik bir ortamda yaşanıyor. Gerçekliğe yakın
bulduğumuz olayların ise Kafkaesk nitelikleri dikkati çekici. Bu yönleriyle
‘Dans Dans Dans’ın tipik bir Murakami romanı olduğunu da söyleyebiliriz. Diğer
romanlarının çoğundaki gibi ‘Dans Dans Dans’da da kayıp ve terk edilme
temalarını ele alıyor, cinsellik, kadın – erkek ilişkileri, dostluk, diğer
insanlarla ilişkiler gibi varoluşsal sorunlara değiniyor Murakami. Kahramanın
yaptığı iş dolayısıyla kapitalizmin dayatmalarının, teknolojik gelişmelerin
gündelik yaşama etkisi, bu yaşam biçimine insanın yabancılaşması ele alınıyor.
Kahramanımız bir bütün olarak yaşamına baktığında yaşadıklarını ve yaptıklarını
saçma, varlığını gereksiz hissediyor.
Hayatta
kalmaktan, mevcut yaşam koşullarını ve düzeyini sürdürmekten başka bir amacı
yok. O amaçla çoğunun tek bir satırının bile okunmadığını, sadece dergilerde
reklamlardan kalan boşlukları doldurmak için kullanıldığını bildiği yazılar
yazıyor. Sürekli yazmaktan, yaşamaya, kazandıklarını harcamaya vakti kalmıyor.
Çalışmak için yaşamak diye tanımlanabilecek bir yaşamı var. Murakami,
kahramanının ağzından günümüz tüketim kültürüne, iş hayatının şartlarına keskin
eleştiriler yapıyor. Ama kahramanımız ne kadar kendisine dayatılan israfa
dayalı bu yaşam biçimini eleştirse de değiştirmeye yönelik bir davranışı yok,
kabulleniş halinde.
Yalnız
bir adam, karısı bir başkası için onu terk etmiş, ailesi, yakın arkadaşları
yok. Zaman zaman kadınlarla günübirlik ilişkileri oluyor ama bunlar süreklilik
kazanmıyor. Zaten gönül vereceği biri de yok çevresinde. Kendisinin de bu
anlamda ilgi çekeceğini düşünmüyor. Yaptığı işi de, yaşamını da ‘kültürel kar
küremek’ olarak tanımlıyor. Yani kar yağdığı müddetçe tekrarlanacak, bir süre
sonra nafile bir çaba haline gelecek bir uğraş.
Murakami’nin
bir ‘Dünya Yazarı’ olmasını sağlayan başarısı öykülerinden yer adlarını
çıkartırsanız başta ABD olmak üzere dünyanın gelişmiş herhangi bir ülkesinde
yaşanacak şeyleri anlatmasıdır. Tabii müziği ve onun çağrışımlarıyla gelen
eleştirileri de ihmal etmeden. Bu da
kahramanlarıyla kolayca özdeşleşmemizi, onları benimsememizi sağlar. ‘Dans Dans
Dans’ romana katılan cinayetle birlikte yarı fantastik bir polisiye macera, bir
arayış romanı halini alıyor.
Tabii
ki bu cinayetin öncesinde ‘Yaban Koyunun İzinde’yle bağlar kurabileceğimiz
Yunus Oteli ve Koyun Adam var. Murakami’nin kitaplarının başarılı çevirmeni Ali
Volkan Erdemir, Oggito’daki söyleşisinde “Yaban Koyununun İzinde’de
tanıştığımız Koyun Adam karakteri Türkçede yayımlanan “Tuhaf Kütüphane”
öyküsünde de geçiyordu. Bunun dışında “Sydney’in Yeşil Caddeleri”, “Spagetti
Fabrikasının Sırrı” ve “Koyun Adam’ın Noel’i” öykülerinde de yer alıyor” diyor.
Kahramanımız
gördüğü düşlerin etkisiyle bir zamanlar tutkuyla bağlandığı bir tele kızla
kaldığı eski ve oldukça garip görünümlü Yunus Otel’e gitmeye karar veriyor.
Orada yıllar önce ortadan kaybolan sevdiği kadının ve düşlerinin izini
sürecektir.
Karlı
ve soğuk Saporro kentine dönüp Yunus Otel’e gittiğinde beş yıldızlı, oldukça
lüks modern bir otel buluyor. Düşlerindeki otelden geriye sadece ismi
kalmıştır. Çalışanlar otelin eski halini bilmemekte, yöneticiler de garip bir
şekilde eski otelin varlığını inkar etmektedir. Kahramanımız, düşlerinin izini
sürmekte tek yardımcı olarak otelin genç resepsiyon görevlisini bulur. İşini
kaybetmekten korkan genç kadın çekingen davranır. Yine de gizemli olaylar,
düşler üzerinden aralarında duygu birliği kurulur. Resepsiyonist kahramanımızın
düşlerinin izini sürmesinde ve Koyun Adam’la kaçınılmaz buluşmasını gerçekleştirmesinde
yardımcı olur. Koyun Adam ona durağan hayatına hareket katmasını, dans etmesini
öğütler. Dans etmek onu bu tekdüze hayattan kurtaracaktır. Tabii Koyun Adam’ın
bu simgesel anlatımıyla neyi kast ettiğini çözebilirse.
Kahramanımız
otelde bir dost daha kazanır. Bu ünlü fotoğrafçı annesinin otelde unuttuğu ve
onu sabırla bekleyen 13 yaşındaki Yuki’dir. Yuki geleceği görme yeteneğine
sahiptir. Kahramanımızın neyin peşinde olduğunu da bilir. Ona yol arkadaşı
olur. Kızın babası da "Haruki Murakami" nin bir anagramı olan Hiraku
Makimura adlı çoksatan bir yazardır.
Independent’in
eleştirmeni Helen Birch, “Dans, Dans, Dans’ı okumak, büyücü kılığına girmiş
geveze bir tur rehberi ile neşe dolu bir yolculuğa çıkarken gözleriniz bağlı
tutulmaya benziyor” diyor. Murakami gerçekle fantastik arasında salınan bir
dünyada polisiye bir maceraya çıkarıyor bizi ve bu macerada varoluşumuzla
ilgili temel sorulara cevap aramamızı istiyor. (21.08.2020, Hürriyet Kitap - Sanat)
Yorumlar