Bir aşk üçgeni odağında kültür endüstrisinin öyküsü


Avrupa ve Rusya tarihi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Britanyalı tarihçi Orlando Figes’in son eseri  “Avrupalılar – Üç Hayatın Işığında Kozmopolit Avrupa Kültürü” bir aşk üçgeni çevresinde oluşuyor. Döneminin en ünlü ve en çok kazanan sanatçılarından İspanyol primadonna Pauline Viardot, kocası sanat eleştirmeni, tiyatro yöneticisi, çevirmen ve cumhuriyetçi militan Louis Viardot ve ülkesinde ve Avrupa’da yeni tanınmakta olan genç Rus yazar İvan Turgenyev aşk üçgenini oluşturuyor.

Louis Viardot 18 yaşındayken, Paris'e hukuk okumak için gelmiş bir taşralı. Paris'teyken gazetecilik mesleğine başlamış. 23 yaşında Fransız ordusuna katılmış ve İspanya'ya gönderilmiş. İspanyolca öğrenmiş ve Don Kişot'u Fransızcaya çevirmiş. Gazeteciliğe devam ederken George Sand’la dost olmuş. George Sand da onu müzisyen bir aile olan İspanyol Garcialarla tanıştırmış. Genç yaşta ölen abla Maria Malibran şöhretin zirvesindedir ama Louis küçük kız kardeş Pauline’e aşık olur. 40 yaşındaki Louis’le kendisinden 21 yaş küçük olan Pauline evlenirler. Bu bir aşk evliliği olması yanında bir iş evliliği de olmuş. Pauline’in sesinin güzelliğini fark eden Louis, Théâtre Italien Paris’in yöneticiliğine gelince karısına şöhretin yollarını açmış. Pauline de bu fırsatı iyi değerlendirmiş ve uzun yıllar büyük bir yıldız olarak sürecek müzik kariyeri başlamış.

Louis Viardot kendisini karısının kariyerine adamış. Bir organizatör olarak onun konserlerini, turnelerini düzenlemiş. Avrupa’dan Rusya’ya dek uzanan bu turneler tanınırlığı dünyaya yaymış. Bunu sağlayan da kıta genelinde hızla genişleyen demiryolu ağları. Artık her yere eskisine göre çok daha hızlı bir şekilde ulaşılabiliyor.

Orlando Figes, demiryolları ağının Avrupa’yı sarmasının kültürün endüstrileşmesinin de temelini oluşturduğunu yazıyor. Artık müzik başta olmak üzere birçok sanat dalı sadece aristokratların değil, bilet alabilen herkesin ilgi alanındadır. Aynı dönemde matbaacılıkta yaşanan gelişmeler de hızla çoğaltılan notalarla müziğin her eve girmesini, her ailenin ilgi alanı olmasını sağlamış.

Gazete ve dergilerle birlikte kitap yayıncılığı da gelişmiş, edebiyat eserleri modern matbaalarda çok daha hızlı ve ucuza üretilip yaygın demiryolları aracılığıyla en uzak yerlere ulaştırılır hale gelmiş. Diğer yandan aynı demiryolları turizmin gelişmesini de sağlamış. Avrupa’nın her köşesinden müzelere ziyaretçiler gelmeye başlamış, resim ve heykele ilgi artmış. Festivaller seyahat bahanesi olmuş. Kitabın arka kapağında belirtildiği gibi “1900’e varıldığında, kıtanın her yerinde aynı kitaplar okunmakta, aynı tablolar üretilmekte, evlerde ve konser salonlarında aynı müzik çalınıp dinlenmekte ve bütün önemli tiyatrolarda aynı operalar sahnelenmekteydi.”

Viardotlar Louis’nin entelektüel ilgilerinin geniş çapı, Pauline’nin ününün çekiciliği ve misafirperverlikleri Delacroix, Berlioz, Chopin, Brahms, Liszt, Schumann çifti, Hugo, Flaubert, Dickens ve Dostoyevski gibi birçok sanatçı ve yazarla dost olmalarını sağlamış.

Kuşkusuz Pauline Viardot’nun yaşam öyküsü hem müzikteki başarısı hem de özel hayatındaki karmaşık ilişkiler ağıyla ayrıca yazılmayı hak eden zenginlikte. Pauline Viardot çok ünlü bir şarkıcı olmakla yetinmemiş Turgenyev’in liberettolarını tazdığı operetler, oda müziği eserleri, şarkılar bestelemiş, bestelediği şarkıları Chopin’in eşliğinde seslendirmiş. Besteci olarak da ün kazanmış.  

Demiryollarının gelişmesi Rusya gibi uzak ülkelerin sanatçı ve yazarlarının Avrupa’nın kültür başkenti Paris’e ulaşmasını hızlandırmış. İvan Turgenyev de Çarlık’ın baskıcı, sansürcü rejiminden, hapis cezaları tehditlerinden bunalıp Avrupa’ya giden yazarlardan.

İvan Turgenyev sanayideki gelişmeleri ustaca kullanıp görkemli prodüksiyonlarla operayı kültür endüstrisinin verimli bir dalı haline getiren Paris salonlarında dinlediğinde Pauline Viardot’a hayran olmuş. Güzel olmadığı konusunda kendisi dahil herkesin hemfikir olduğu Pauline’in erkekleri kendisine çeken müthiş bir cazibesi varmış. Birçok geçici aşk yaşamış ama Turgenyev’le ilişkisi hep sürmüş. İvan Turgenyev onu bitmeyen bir aşkla sevmiş, hiç evlenmemiş. Her çağırdığında yanında olmuş. Viardot ailesinin sürekli misafiri olarak onlarla uzun süreler yaşamış, turnelerde eşlik etmiş. Bu gerilimli aşk ilişkisinin etkisiyle de büyük eserlerini kaleme almış. Hem ülkesinde ün kazanmış hem de eserleri yabancı dillere çevrilmiş. Louis Viardot’nun işbirliğiyle yaptığı çevirilerle çağdaşı Rus yazarlarının Avrupa’da tanınmasını sağlamış. Avrupalı yazarları da Rusya’da tanıtmış. Müzik ve resimde de kültür elçisi olmuş.   

480 sayfalık “Avrupalılar” bir aşk üçgenini odağına almasına rağmen bu ilişkiyle sınırlı kalmıyor ve alt başlığına uygun olarak ‘Kozmopolit Avrupa Kültürü’nün oluşumuna odaklanıyor. Kültür endüstrisinin kurulup gelişmesinin hemen tüm sanat dallarına değinerek, fotoğrafçılık gibi yeni sanat dallarının doğuşuna da odaklanarak ayrıntılara girerek akıcı bir dille anlatıyor. Etkileyici, öğretici, zevkle okunan bir tarih çalışması. (25.09.2020, Hürriyet Kitap Sanat).    

Yorumlar