Gerçek hayat ne zaman başlayacak?


Hikmet Hükümenoğlu’nun 2016’da yayımlanan Körburun’u 1960 yılında başlayıp 1990’ların ortasına kadar süren, hayali bir adada geçen ve Türkiye’nin yakın tarihine yoğunlaşan bir romandı. Tarihimizin önemli olaylarını bireye yansımasıyla aktarırken romanın ana karakterlerinin kişisel tarihlerini, gelişimlerini de anlatıyordu. Hükümenoğlu’nun yeni romanı ‘Atmaca’, Körburun’da bıraktığı yerden 1995’den başlıyor. İlk bakışta bir devam romanı gibi düşünülebilir. Belirsiz bir bağ da var. Ama okumaya başladığınızda Atmaca’nın farklı yapıda bir roman olduğunu ve derdinin başka olduğunu anlıyorsunuz.

‘Atmaca’nın ana kahramanı Ömer’in yaşam öyküsünü 1995’den günümüze kadar izlerken yine Türkiye’nin yakın tarihinden önemli olaylar var ama bu kez kahramanımızla birlikte, onun öyküsünün bir parçası olarak yer alıyorlar ve onu etkiledikleri kadarıyla ağırlıkları var. Esas mesele edilen kahramanın ruh halinin gelişimi.   

Horatius’un “Öfke, kısa süreli bir delilik halidir; sen onu kontrol edemezsen o seni kontrol eder” sözü Hikmet Hükümenoğlu’nun romanı Atmaca’nın anahtar epigrafı. 95’de Ömer'in lisedeki halleriyle başlayan roman günümüze kırklı yaşlarına kadar hep bu izlekte gelişiyor.

Romanın başında Ömer, üniversite giriş sınavına gün sayan bir lise son sınıf öğrencisidir.

ÖYS sınavına 130 gün vardır. 130 gün daha dişini sıkarsa, sınavı kazanıp tüm sıkıntılarının kaynağı olduğunu düşündüğü evinden olabildiğince uzak bir yerdeki bir üniversiteye kayıt olmak niyetindedir.

Her zaman kızgın ve kendisine karşı önyargılı ve soğuk bulduğu babasını hiç sevmez. Kardeşi Önder’i görmeye tahammülü yoktur. Annesiz büyüdükleri için onlara kol kanat geren halasının sürekli konuşarak başının etini yediğini, eniştesinin sivrisinek gibi vızıldadığını düşünür. Belki kendisinin en az sinirine dokunan ablası Ayfer’i özleyecektir.

“Sadece 130 gün. Yarısı uykuda geçecek 3120 saat,” diye düşünür ama bu kısacık zaman dilimi çok şeylere gebedir. Öncelikle Derya vardır. Ömer’in hiç farkında değilmiş gibi davranan platonik aşkı. Güzeldir, alımlıdır, üstelik kendisi gibi okumaya meraklıdır Derya. Ama Derya’nın ilgi duyduğu kişi yakışıklı bir zengin çocuğudur.

Tabii bir de kendisiyle aynı zevklere sahip küçük bir arkadaş çevresi vardır Ömer’in. Cenk ve Cem adında ikizler ve lakabını Mustafa Sandal hayranlığından alan kız arkadaşları Musti.

90’lı yıllar Türkiye’nin bugünkü siyasal ve toplumsal halini belirleyen birçok önemli olayla dolu. İnternet çağının başlangıcı, cep telefonunun kullanılmaya başlaması gibi teknolojik değişimler yaşanırken diğer yanda Türkiye ilk kadın başbakanını seçiyor ve faili meçhullerle tanışıyordu. Ömer 80 Askeri Darbesinden sonra yetişen neslin bir temsilcisi olarak bu gelişmelerle pek ilgili değil. Bu apolitik kültürü geri planda da olsa ince ince işlemiş, siyasetin yaşamlarına nasıl yansıdığını da anlatmış Hikmet Hükümenoğlu.  

Ömer, kırık aşkı, aile ilişkilerinde biriktirdiği öfkeleri ve üniversiteye girme umuduyla günlerini geçirirken okula gelen yeni edebiyat hocası ve okul dergisi hazırlıkları yaşamında yeni ufuklar açar. Okul dergisi Derya’nın da katılmasıyla aşkını ifade edebileceği bir ortam yaratırken, Onur Hoca da öfkesini kontrol edemediğinde nasıl kurt adam gibi değişeceğinin örneği olur.

Ömer hedeflediği gibi başka bir ilde üniversiteye giremez ama evinden uzaklaşmayı, bir yurtta kalarak istediği bölümde, edebiyatta okumayı başarır. Yeni bölümleri oluşturan zaman dilimlerinde Ömer’i üniversite öğrencisi, genç bir akademisyen ve nihayet KHK ile görevine son verilmiş bir öğretim üyesi olarak buluruz.  Tabii arada garip aşk üçgenleriyle yaşanan aşklar da var.

Babasının kendisine karşı neden patlamaya hazır bir bomba gibi olduğunu, kardeşinin sevecenliğini, ablasının bir anne gibi kendisini koruyup kolladığını anlaması için çok yıllar geçmesi, birçok olay yaşanması gerekir. Bunları anlaması da kendi gerçeğini anlamasını sağlayacaktır. Bu çözüme ulaştığınızda bölüm aralarına giren ay ve aya yolculukla ilgili öykü ve anekdotlar da bir anda anlam kazanıyor. Düşündüğü ve anlattığı kişiden çok farklı biridir Ömer ve öfkesinin nedeni de aslında çocukluk yıllarında kalan büyük bir felaketi değiştirerek belleğinin derinliklerine bastırıp gizlemesidir.

Atmaca bir bildungs roman gibi başlayıp, aheste ilerlerken zaman atlamaları ile gitgide artan öfkesinin Ömer'in yaşamını nasıl belirlediğini okuduğumuz bir psikolojik anlatı halini alıyor. (Hürriyet Kitap Sanat, 09.10.2020)  

Yorumlar