Patrick Modiano, kısa cümlelerden oluşan şiirsel anlatımlı, “Bellek arkeoloğu” adlandırmasını hak eden etkileyici romanlarıyla tanıyıp sevdiğim, Türkçede yayımlanan kitaplarını kaçırmadığım bir yazar. 50 yılı aşkın yazarlığı oldukça verimli geçse de yabancı dillere, özellikle İngilizceye pek fazla çevrilmemiş bir yazardı. Dünyanın ilgisini çekmesi için 2014’de Nobel Ödülü’nü kazanması gerekmişti. Oysa biz Türkçede bir çok kitabını okumuştuk.
Nobel
Ödül komitesi, Patrick Modiano'nun "Kavranması en güç insan yazgılarını
anlatma ve Fransa’nın işgal dönemini gözler önüne serme konusunda bellek
olgusunu sanat olarak kullanması"nı onurlandırmak amacıyla ödüle değer
bulunduğunu açıklamıştı. İsveç Akademisi daimi sekreteri Peter Englund da
Patrick Modiano’yu "çağımızın Marcel Proust’u" olarak nitelemişti.
Sanırım Proust’la benzetme Modiano’nun da yitik zamanın izini sürmesinden
kaynaklanıyor.
Patrick
Modiano’yu "çağımızın Marcel Proust’u" olarak nitelemek bana pek
anlamlı görünmüyor. Modiano, Modiano’dur. Onu kendisi olarak kabul etmek çok
daha doğru. Ama ödül gerekçesinde katılacağımız bir çok önemli tespit var. Modiano’nun
romanlarında geçmişten kalan belli ya da belirsiz izleri sürerek kendi
kimliğinin ardındaki gerçekleri, varoluşunu aydınlatmaya çalışmak temel izlek. Bunu
II. Dünya Savaşı’nda sıradan insanların yaşamak durumunda kaldıkları şeylere, Fransa’nın
işgal dönemine odaklanarak anlatıyor Modiano. "Her romandan sonra her şeyi
ortadan kaldırdığım izlenimine kapılıyorum" demiş. "Ama küçük
ayrıntılara tekrar tekrar geri döneceğimi biliyorum, ne olduğumun parçası olan
küçük şeyler. Sonunda, hepimiz doğduğumuz yer ve zamanla belirleniriz."
Kahramanları
sokaklarında geçmişlerinin izini sürerken Paris’i de adeta bir roman kahramanı
gibi en ince ayrıntılarına yoğunlaşarak anlatıyor. ‘Karanlık Dükkanlar Sokağı’
adını hem kahramanının, hem de Patrick Modiano'nun bir zamanlar yaşadığı
Roma’daki bir sokaktan alsa da bu romanın da mekanı Paris.
‘Karanlık
Dükkanlar Sokağı’ 1978'de yayınlanmış, Patrick Modiano'nun altıncı romanı. Aynı
yıl Goncourt Ödülü’nü almış. 1965'te geçen romanın kahramanı Guy Roland on yıl
önce hafızasını kaybedmiş, adı ve kimliği patronu Hutte tarafından verilmiş bir
dedektif. Dedektif olarak çalıştığı büronun sahibi Hutte emekli olup işyerini
kapattınca, Guy Roland kendi kimliğini, tek bir ayrıntıyı ya da kişiyi
anımsayamadığı geçmişini araştırmaya karar verir.
Hutte’nin
kendisine bıraktığı bürodaki telefon rehberleri ve yıllıklardan yola çıkarak iz
sürmeye başlar. Şansı da yaver gider. Hemen her görüştüğü kişi incelemesi için
fotoğraflar, belgeler, mektuplar içeren kutular verir Guy Roland’a. Bulduğu
ipuçlarını değerlendirerek, fotoğraflardaki bazı kişileri kendisine benzeterek
kendine kimlikler yakıştırır. Sonunda esas olarak iki kişi üzerinde yoğunlaşır
ve Dominik Cumhuriyeti elçiliği için çalışmış, II Dünya Savaşı sırasında
Fransa’dan kaçarken kayıplara karışmış biri olabileceği kanısına sahip olur.
Pedro
McEvoy adıyla Paris'te yaşayan ve Dominik Cumhuriyeti elçiliğinde çalışan
Selanikli bir Yunan Yahudisi, Jimmy Pedro Stern’dir bu. Pedro’nun fotoğraflarda
da yer alan ve bazıları hayatta olan dostlarının öykülerinin izini sürer. O
öykülerde Pedro’nun yerini bulmaya çalışır. Hayatını paylaşan bir Fransız model
Denise Coudreuse, Mauritius’lu bir İngiliz vatandaşı olan Freddie Howard Luz,
Rus kökenli Amerikalı dansçı Gay Orlov ve eski bir İngiliz jokey olan André
Wildmer onun geçmişini aydınlatmasını, belleğini yitirmesine neden olan olayı
anımsamasını sağlayacaktır.
‘Karanlık Dükkanlar Sokağı’ Patrick Modiano'nun başyapıtı değil ama onu romancı olarak anlamamızı sağlayan, temalarını, dert edindiği konuları, sorunları bütün olarak görebileceğimiz tipik bir eseri. Aranan kişinin anlatıcı dedektif olduğu bir tür dedektif hikayesi olarak da farklılaşıyor. (02.10.2020, Hürriyet Kitap - Sanat)
Yorumlar