Fazlı Necip, 1864 Selanik doğumlu, İstanbul ve İzmir gazetelerine Selanik Mektupları başlıklı yazılar yazarak adını duyurmuş bir gazeteci ve yazar. Edebiyat dünyasında ise Beşir Fuad’la mektuplaşmaları ile tanınmış. Edebiyata meraklı bu gence Beşir Fuad’ın verdiği cevaplardan oluşan mektuplar daha sonra kitaplaşmış. Fazlı Necip’in romanları da ilk kez sahibi ve başyazarı olduğu Asır gazetesinde tefrika edilmiş. İttihat ve Terakki’nin önemli isimleriyle tanışıklığı devlet görevlerine gelmesini sağlamış. Hayatının son yıllarında yayımladığı Türk Hayatı dergisinin hemen her sayısının tamamını kendisi kaleme almış. 1932’de vefat ettiğinde çoğu gazete ve dergi sayfalarında tefrika olarak kalmış öykü ve romanların yanında çeşitli bilimsel konularda ve seyahat izlenimlerinden oluşan kırka yakın eseri varmış. Edebiyat tarihlerinde adına pek rastlamadığımız bir yazar.
Bir Gençliğin Güzarı, Fazlı Necip’in ilk
romanı. Külhani Edipler, Sarayda Bir Mecnun, Dilaver, Cani mi Masum mu gibi
kitaplarının yeni baskıları yapılmıştı. Şimdi bunlara ‘Menfi’ yani ‘Sürgün’
ekleniyor. Romanı günümüz Türkçesine Ömer Aslan uyarlamış. Ömer Aslan kısa
giriş yazısında isim tercihi konusunda bir açıklama yapmamış. Fazlı Necip
hakkında yapılan az sayıdaki araştırmada eserin adı “Menfa” olarak geçiyor.
Ömer Aslan aynı sözcüğü “Menfi” olarak okumuş. Yazarın adının son harfi
konusunda da farklılık var. Bazı kaynaklara göre Fazlı Necip, bazılarına göre
ise Fazlı Necib. Romanın kahramanı Ekrem sürgüne yollanan olduğuna göre ‘Menfi’
daha doğru adlandırma olarak görülüyor. Fazlı Necip mi Fazlı Necib mi doğru, bilemiyorum.
‘Menfi’ bir Selanik romanı. Kahramanımız
sonunda Konya’ya sürgün edilecekse de roman esas olarak Selanik’te geçiyor ve
şehirdeki yaşamdan küçük görünümler de yansıtıyor. Fazlı Necip ara neslin
realist yazarlarından diye değerlendirilmiş. İkinci Meşrutiyet’in ilanından
sonra yayınlanan çok sayıdaki romandan biri ‘Menfi’ ve döneminin edebi
özelliklerini de yansıtıyor.
II. Abdülhamit döneminde yaşanan bir olaya dayanıyor roman. ‘Menfi’nin
kahramanı Ekrem iyi eğitim almış, yabancı dil öğrenmiş, şık giyinen,
yakışıklılığı ile dikkati çeken züppe bir tip. Küçük yaştayken annesi ve babası
boşanınca Mekteb-i Sultani’ye yatılı verilmiş. Ezik, silik bir çocukken
varlıklı annesinin kendisini bulup paraya boğmasıyla değişim geçirmiş, giyimi
ve batıya öykünen tavırlarıyla dikkati çeker olmuş. Paranın gücüne inanmış. En
büyük hayali varlıklı bir ailenin kızı olan annesinden para koparıp Avrupa’ya
gitmek ve oranın eğlence hayatına katılmak.
Selanik’te annesi, teyzesi ve kendisiyle evlendirilmek
istenen teyze kızı ile babasıyla, genç eşi arasında kalır. Tercihini baba
evinden yana yapması kaderini de belirleyecektir. İki tarafın kadınları Ekrem
üzerinden büyük bir çekişmeye girer. Genç üvey anne İkbal’in Ekrem’e duyduğu
aşk da işleri daha da karmaşıklaştırır. Ekrem’e duyduğu aşka karşılık bulamayan
ve Ekrem’in teyze kızıyla evlenmek üzere olduğunu öğrenen İkbal öç almaya karar
verir. Ekrem’i Jön Türklerle bağlantılı, onların propagandasını yapıyor diye
ihbar eder.
Ekrem’in tutuklanıp İstanbul’a götürülmesiyle birlikte roman
siyasi bir boyut alır. Hapishane koşulları, devlet yapısını sarmış olan rüşvet
mekanizmasının işleyişi ve ilgili paşaya verilen rüşvetle nihayet Konya’ya
sürgünü anlatılır. Dönemin adalet ve ahlak anlayışını, devlet kurumlarındaki
yozlaşmayı abartmadan, doğallığı içinde anlatması ilginç.
Ekrem, Konya’da kurduğu ilişkileri kullanıp sürgünü cezadan
keyfe çevirmenin, Paris’e gitmenin yollarını arar. “10 Temmuz”
başlıklı taşıyan son bölümde İkinci Meşrutiyetin ilânı ve Selanik’te yaşanan
bayram havası, günlerce süren şenlikler anlatılarak roman mutlu sona erer.
‘Menfi’nin ilginçliği kahramanı Ekrem’in pek de olumlu bir tip olmaması ve romanın aile içi çekişmeler, karşılıksız aşk öyküsüyle gelişip bir gencin siyasi suçluya dönüştürülmesini anlatması. Dönemin siyasi içerikli romanlarında göremeyeceğimiz bu olay örgüsüyle benzerlerinden farklılaşıyor. (Hürriyet Kitap, 13.11.2020)
Yorumlar