Korona günleri polisiyesi


Günümüz polisiyeleri gerçekliği ifade etmekteki dobralıkları, güncel olayları izlemek ve yansıtmaktaki hızlarıyla roman türü içinde çok önemli bir yer işgal ediyorlar. Edebiyatımızda pandemi dönemini anlatan eserlerden ilklerinden birinin, belki de ilkinin bir polisiye olması şaşırtıcı değil. Mehmet Eroğlu’nun geçtiğimiz iki yılda yayımladığı ‘İyi Adamın On Günü’ ve ‘Kötü Adamın On Günü’ polisiyelerinin yeni macerası ‘Meraklı Adamın On Günü’ pandeminin ilk zamanlarında, nisan ayının ilk on gününde geçiyor.  

Mehmet Eroğlu’nun kahramanı eski avukat Sadık Demir’i önceki macerada Eskişehir’de bırakmıştık. Sadık Demir’in edebiyat ilgisi o maceradan belliydi. Hamlet okuyup insanın yaradılışını sorguluyor, iyi ve kötü kavramları ve adalet üzerine monologlara girişiyordu. Bu macerada İstanbul’a gelmiş, Zeyrek’de harabe sayılabilecek bir binada özgür olmak hedefiyle yalnızlığını yaşıyor.

Edebiyat merakı daha da gelişmiş ve öyküler yazmaya başlamış. Yazmakla yetinmiyor, öykülerinin kitap olarak basılması arzusuyla dosyasını yayınevlerine yolluyor. Çok şanslı, bir yayınevinin editörü kendisine uzun sayılabilecek bir cevap yazıyor. Bu bir red cevabıdır ama yazarı eksikleri konusunda da uyarmayı ihmal etmez editör. Öykülerde gizem ve merak unsurlarının eksik olduğunu belirtir ve “olaylara biraz da meraklı, sıradan birinin gözüyle bakmaya ne dersiniz?” sorusuyla bitirir mektubunu.

Sadık Demir de çevresine merakla bakmaya başlar. Dört aydır her gün gelip kedi ve köpekleri besleyen yaşlı kadının iki gündür görünmediğini fark eder. Gizemli yaşlı kadının öyküsünün kahramanı olabileceğini düşünerek küçük de olsa bir araştırma yapmaya karar verir.

Sokağa çıkınca da bakkalın maske karaborsacılığından başlayıp PTT önlerinde yardım kuyruğuna girenlere yapılan polis müdahalesine dek halkın korona günlerindeki yaşamına şahit olmaya başlıyor.

Hayvansever yaşlı kadının izi onu önce Zeyrek’te sık sık yanıp yerine yenileri yapılan eski evlerle karşılaştırıyor ve nihayet TikTok uygulamasında “Yansın Bu Dünya” adını kullanarak fenomen olmuş Mutena adlı genç bir kızın garip bir biçimde ortadan kayboluşunu sorgulamaya yöneltiyor. Sadece meraktan ve öykü konusu olur umuduyla Mutena’yı aramaya başlıyor.

Mehmet Eroğlu’nun polisiyelerinde kahramanları tek bir muammayı çözmekle yetinmezler, mutlaka birden fazla ilgilenmeleri gereken olay vardır. ‘Meraklı Adamın On Günü’nde de üç, belki de daha çok muamma var. Mutena’nın kayboluş nedeni iki ayrı muammayı sorgulamayı gerektiriyor. Bunlardan biri Zeyrek’teki eski binaların yanma sebebi, diğeri Yansın Bu Dünya”ya hayran olup onunla ilişki kuranların başına gelenlerdir. Önceki romanda tanıdığımız Buket ve Gülşah’ın ilişkilerinin magazin basınına düşmesini sağlayanların kim olduğu ve araştırılması üçüncü muammayı oluşturur. Sadık Demir’in cinayet zanlısı olarak aranmaya başlaması ise en hayati muammadır. Mahallede köpeğiyle dolaşan genç kadının katillerini bulup suçsuzluğunu kanıtlamak durumundadır,   

Sadık Demir, yalnızlığı seçmiştir ama önceki maceralardan tanıdığımız dostlarının onun peşini bırakmaya niyeti yoktur. İlk romanın kötü kızı Pınar, ikinci romanda artık kötü olmaya karar verip Öcal adını kullanan kahramanımızın önce yardımcısı, sonra sevgilisi olmuş ve maceranın sonunda da birlikte otel açma hayallerine aldırmayıp payına düşen parayı alıp ortadan kaybolmuştu. Pınar sürekli arayarak, mesajlar atarak Sadık’la bağ kurmaya çalışmaktadır. Ama Sadık’ı ilk bulan eski tiyatrocu Meral olur. Hüso ve Zeynel’i de çağırınca ekip tamamlanır.

Mehmet Eroğlu usta bir romancı olarak romanı ilmek ilmek işlemiş. Kahramanının izini sürdüğü olayları anlatırken yerelden Zeyrek’ten genele Türkiye’nin mevcut sosyal durumuna, iş dünyasının bürokrasi ve siyasetle ilişkilerine bağlanan, sanal dünyanın bu ilişkilerde belirleyici bir mecra olduğunu örnekleyen, pandeminin etkilerini de ihmal etmeyen bir anlatı kurmuş. Polisiye yazmanın verdiği avantaj ve rahatlıkla gerçekliği tüm soğukluğuyla anlatırken kahramanlarının arasındaki ilişkilerde yine insanın varlığı, tüm romanlarında gördüğümüz izlekleri, sorun edindiği iyilik, kötülük, adalet, sadakat gibi kavramları tartışmayı da ihmal etmemiş. Yine keyif ve merakla hızla okunan, ama okuyup bitirdikten sonra tartışmaya açtığı fikirler üzerinde düşündüren iyi bir polisiye yazmış.(29.01.2021, Hürriyet Kitap - Sanat).           

Yorumlar