Kitabın adı “Daima Susan”, kapakta soru işareti de oluşturabilecek bir puzzle, kıvrımlı parçalarla karıştırılmış bir fotoğraf var. Kitabın yazarı Sigrid Nunez. Kitabın neyle ilgili olabileceğini ancak kitabın adının altındaki “Bir Susan Sontag Biyografisi” ibaresinden anlıyoruz.
Sigrid
Nunez, aşina olduğumuz bir isim değil. Daha önce Türkçeye tek bir kitabı
çevrilmiş; Kasım 2019’da yayımlanan, Amerikan Ulusal Kitap Ödülü’nü kazanmış
“Dost”. Dokuz romanı, dört öykü, bir çok
deneme kitabı olan, eserleri yirmi beş dile çevrilmiş, çok sayıda ödül ve burs
kazanmış üretken bir yazar. Sigrid Nunez, 1951’de New York'ta doğmuş ve büyümüş.
Columbia Üniversitesi'nde (1975) master yapmış. Okuldan sonra bir süre The New
York Review of Books'ta editör asistanı olarak çalışmış. Susan Sontag’la
tanışmaları da o günlere rastlıyor.
1976
ilkbaharı. Susan Sontag, uzun hastalığı sırasında biriken mektuplara cevap
vermesinde kendisine yardımcı olabilecek birini istiyor dergiden. Dergi
editörleri Sontag’a yakın oturan ve daktiloyla yazabilen Sigrid’e öneriyor işi.
Sontag’ın evine birkaç kez gidip cevapları daktilo edecek. Yazmaya yoğunlaşmak
isteyen Sigrid’in tam da aradığı türde bir iş bu. Sigrid, Sontag’ı tabii ki
yazar olarak tanıyor ama pek kitabını okumamış.
Sigrid’le
tanıştığında Susan Sontag 43 yaşında. Ününün zirvesinde. “Bir Metafor Olarak
Hastalık” kitabını yazıyor. Üniversite öğrencisi oğlu David’le birlikte
yaşıyor.
İlk
buluşmaları pek verimli geçmiyor, pek az mektuba cevap yazabiliyorlar ama
aralarında bir dostluk kurulduğu da belli. 25 yaşındaki Sigrid, ilk bakışta
yaşlı bulduğu, annesi yaşındaki Susan’la sanki yaşıtıymış gibi çok rahat bir
diyalog kurabildiğini fark ediyor.
Ünlü,
hayran olunan yazarlarla tanışmak sıkıntılıdır. Çoğunlukla hayal ettiğinizden
çok farklı, genellikle de sevemeyeceğiniz biriyle karşılaşırsınız ve bu durum
sizi mutsuz eder. Tanışmalarında ilk izlenimin böyle olmamasının sebebi
Sigrid’in Susan Sontag’ın yazdıklarını pek okumamış olması, ismen bilmesine
rağmen hayranı olmaması olabilir. Birkaç kez, bir – iki saatliğine gidip
yardımcı olacağı Susan’la dost olmakla kalmıyor, hemen her günü onda geçiriyor.
Gelmedi mi Susan Sontag merak edip “Neredesin?” diye arıyor. Nihayet Sigrid,
Susan’ın oğlu ile ilişki yaşamaya başlayınca da aynı evde kalmaya başlıyorlar.
Sonrasında Sigrid ve David ayrılsa, Sigrid başka bir evde yaşasa da dostlukları
devam ediyor.
Susan
Sontag’ın biyografisinde yazar, film yapımcısı, tiyatro yönetmeni, felsefeci,
siyasi aktivist gibi bir çok niteleme vardır. Gerçekten de bir çok alanda ürün
verebilen çok üreten bir kişi. Üstelik açık yürekli de, belki de uzun süren bir
hastalıktan yeni kalkmış olması, kendini yalnız hissetmesi, Sigrid’in iyi bir
dinleyici olması gibi nedenlerle ona kendiyle ilgili her konuda bir şeyler
anlatıyor, görüşlerini paylaşıyor, projelerinden söz ediyor. Yazarlık
serüveninin hemen başında olan Sigrid için bu söyleşiler çok öğretici oluyor.
Susan’a, anlattıklarına bakarak neyi yapıp neyi yapmayacağı konusunda kararlar
alıyor. İlişkileri tipik bir üstad ve öğrenci ilişkisi değil, ne kadar etkisi
altında kalsa da Sigrid Susan’a eleştirel bakmayı biliyor. Susan’ın hem
kişiliği ve insan ilişkileri, hem de yazdıkları hakkında yargıları var. Romancı
olarak anılmak isteyen, denemeci ününden pek hoşlanmayan Susan’ın anlatılarını
pek fazla benimsemediğini de açık yürekle söylüyor.
Başta
kitabın kapağından, kapakta yazılanlardan söz etmiştim. Bir kere okuduğumuz
kitap “Bir Susan Sontag Biyografisi” değil, İngilizce baskının kapağında da
belirtildiği gibi bir anılar toplamı. 104 sayfalık bu kitaptan Daniel
Schreiber’in “Susan Sontag Entelektüel Bir İkon”daki gibi kapsamlı bir
biyografi beklemeyin. Parçalı, dağınık bir anlatımı var. Kronolojik bir sıra
izlemiyor. Zaten kitap günü gününe tutulmuş notlardan ya da günlükten
kaynaklanmıyor, Sontag’ın ölümünden altı yıl sonra yayımlanmış. Susan Sontag’la
tanışmalarının üzerinde 30 yıldan fazla zaman geçmiş. Nunez, bazı şeyleri tam anımsamıyor,
açık yürekle bunu ifade ediyor, anımsadığı kadarıyla yazıyor. Sigrid Nunez,
kapak görselindeki gibi karmaşık parçaları birleştirerek bir Susan Sontag
portresi oluşturuyor. Bu portrenin Sontag’ın hem özel yaşamı, hem karakteri,
hem de düşünsel yapısı ve eserleri hakkında bütüncül bir yapı oluşturduğunu da
söyleyebilirim.
Sigrid Nunez iyi bir anlatıcı, “Daima Susan” da kısa, öz, keyifle okunan, konu edindiği büyük ve etkileyici yazarı ustaca anlatan başarılı bir portre çalışması. (12.02.2021, Hürriyet Kitap Sanat)
Yorumlar