Zeynep Kaçar’ın Yalnız’ı bir kadının banyo yapan kocasını küvette saç kurutma makinesiyle öldürdükten sonra asit döküp eriterek tamamen yok etmesiyle başlıyor. İyi planlanmış, soğukkanlılıkla işlenmiş bir cinayettir bu. Cinayet sonrasında da hiç acele etmeden hareket eder kadın. Sigara içer, portakal yer, sakince bavulunu toplar, kasayı boşaltır. Kimlikleri, paraları ve değerli eşyayı alır. Kapıyı sessizce çekerek çıkar.
Romanı
iki ayrı zamanda akan bir yapıda kurmuş Zeynep Kaçar. Bir yandan cinayetin
işlendiği 2018 Aralık’ından sonra kahramanı Feray’ın başından geçenleri
anlatırken, diğer yandan 1989 yılından başlayarak Feray’ın cinayeti işlemesine
kadar geçen zamanda yaşananları anlatıyor. Böylelikle cinayetin sebeplerini
öğrenirken, cinayet sonrasında yaşananlara da şahit oluyoruz.
Yalnız’da
ülkemizin yakın tarihine koşut bir öykü anlatılıyor ve bazı yaşanmış olaylara
da göndermeler var. Bu nedenle romanda yaşananlar tüm vahşetine rağmen bize
oldukça bildik geliyor ve kolayca o karanlığın nasıl oluşturulduğunu
kavrıyoruz.
Feray
güzel sesli bir lise öğrencisidir. Kız arkadaşlarıyla birlikte bir grup
kurmuşlardır. Feray vokalin yanında elektro gitar, Özden klavye ve back vokal,
davulda Gül, basta Ebru. Grubun adı Olvos. Lisenin bitimine bir ay kala Bursa
Tayyare Sineması’nda sahneye çıkıyorlar.
Heyecan
had safhada. Işıklar gözleri alıyor, çığlıklar, alkışlar… Feray o kadar
heyecanlı ki mikrofonu eline aldığında içinden alevler çıktığını zannediyor.
Sonra da gözleri kararıyor. “İlk kez sahneye çıkıyorum ve heyecandan öldüm,”
diye düşünüyor.
Gözlerini
açtığında kendisini hastanede buluyor. Başında genç bir doktor, Veli. Elektrik
kaçağından kalp krizi geçirdiğini öğreniyor. Feray hastaneye kaldırılırken arkadaşları
konsere devam etmişler. Onlar İstanbul’un rock barlarında devam edecek
kariyerlerinin ilk adımını başarıyla tamamlarken Feray’ın Veli’yle karşılaşması
da hayatının dönüm noktası olacaktır.
Genç
doktorla, üniversite adayı genç kız arasında romantik bir aşk başlar. Feray
aşıktır ve sevdiği için her şeyi feda etmeye hazırdır.
Veli
sabırlı bir aşıktır. Mecburi görevini tamamlarken sevgilisinin de üniversiteyi
bitirip fizik öğretmeni olmasını bekler. Feray’ın ailesi damat adayını pek
sevmemiştir ama Veli’yi herkes iyi kısmet olarak görür.
Her
şey olması gerektiği gibi gelişir. Nişan, düğün, nikah derken kendilerini
Bursa’nın Altıparmak semtinde bir evde bulurlar. Veli her doktor gibi sürekli
çalışmaktadır, Feray da öğretmenlik yapmaya başlar. Evliliğin ilk nimeti gelir,
Feray hamile kalır. Doğumdan sonra da bebeği büyüteyim derken bir türlü işine
dönemez. Zaten kocasının geliriyle geçinmeleri de mümkündür.
Evliliğin
tekdüzeliği içinde yaşam biçimlerinin nasıl değiştiğini fark edemiyor Feray.
Her şey çok yavaş gelişiyor ama aslında yaşamlarında radikal bir değişim
oluyor. Doktor kocası önce nefesi kuvvetli bir üfürükçüye sonra da bir tarikat
şeyhine dönüşüyor.
Feray
bu değişime karşı ne yapacağını bilemiyor. Ayak mı uyduracak, direnecek mi?
Karar vermek kolay değil. Çünkü yıllar içinde o da tamamen kocasına bağımlı bir
ev kadınına dönüşmüş. Çok sevdiği kızı, kendini hâlâ sevdiğini düşündüğü bir
kocası var. Onları, özellikle kızını kaybetmek istemiyor. Bu nedenle uyum
sağlıyor, zaman zaman sabrı taşsa, çıldıracak hale gelse de bu evliliği
sürdürmeye çalışıyor. Ancak kızı kendisinden koparıldığında ve artık kocasının
kendisini sevmediğini anladığında değişim kararı verecektir. Yine de kesin
karar için olayların tepe noktasına, tahammül edilmez hale gelmesi
gerekir.
Zeynep
Kaçar, Feray’ın değişimini, ülkenin yaşadığı değişimle koşut olarak anlatmış.
Hafiften, dikkatle bakmadıkça gözle görülmeyen ama radikal bir değişimdir bu.
Sonunda Feray görünmez bir kadın olmuştur. Onun varlığının farkında değildir
kimse. Bir topluluk içinde ayırt edilmez, sokakta yürüse geçip gittiği fark
edilmez. Varlığı yok sayılmaktadır. Bir insan için çok acı verici bir durum.
Feray bunu fark edince önce isyan eder ama sonra isyanının bir anlamı
olmadığını anlayınca görünmezliğinden faydalanmaya karar verir.
Kocasını
öldürüp yok ettikten sonra İstanbul’a kaçar ve orada cinayetlerini sürdürür.
Hepsi haklı gerekçelerle işlenmiş cinayetlerdir ama sonuçta bir seri katile
dönüşmüştür. Oysa öldürdüklerinin işledikleri suçlar yanında yaptıkları bir
hiçtir.
Zeynep
Kaçar kısa bölümlerde, ikili anlatımla geçmişe ve geleceğe doğru gelişen bir
anlatıyla Feray’ın yaşadıklarını anlatmış. Zaman zaman kahramanının ağzından
ülkeyi, yaşananları yorumlamış, onun gözünden görünen Türkiye’yi betimlemiş. Çözüm
ve sonuç biraz hızlıca gelmiş görünse de oldukça akıcı, merakla okunan iyi bir
roman. (Hürriyet Kitap - Sanat, 26.03.2021).
Yorumlar