Sermet Muhtar Alus, doğup büyüdüğü kenti sevmekle kalmayıp hemen her yazısına konu edinenlerden. İstanbul’un kültürünü oluşturan her şeyle ilgili, onları yazılarına yansıtan bir yazar. İstanbul’un günlük hayatını tüm boyutlarıyla yazılarında ele almış. Refik Halit Karay onu “İstanbulist” olarak adlandırmış.
Can Yayınları, Tuncay
Birkan yönetiminde İzler adlı bir dizi yayınlıyor. Cumhuriyet’in geçmiş yüz
yılına farklı bir bakış getirmek amacıyla yapılan çalışma kapsamında yazıları
dergi ve gazete sayfalarında kalmış, pek kitaplaşmamış yazarların çalışmalarını
derleyerek kitaplaştırıyorlar. Sermet Muhtar Alus’dan yapılan derlemenin adı
‘İstanbul’un Geçmiş Günlerinde Yeme İçme’.
Sermet Muhtar Alus, 1887’de
İstanbul’da doğmuş. Varlıklı ve kültürlü bir ailenin çocuğuymuş. Evinde özel
öğrenim görerek başladığı eğitim hayatına lise son sınıfta Galatasaray
Lisesi’nde devam etmiş. Hukuk öğrenimi görmüş. 1908’de arkadaşlarıyla birlikte
çıkarttığı El-Üfürük adlı mizah gazetesiyle yazarlığa başlamış. 1931’den sonra
özellikle Akşam gazetesinde yayımlanan İstanbul yazılarıyla tanınmış. Yaşadığı
dönemin İstanbul’unu gündelik hayatı, yemekleri, türküleri, sokakları, ünlü
simalarıyla ve binlerce ayrıntısıyla yazılarında anlatmaya çalıştığı
belirtiliyor.
Ahmet Mithad, Ahmet Rasim ekolünden bir yazar. Onlar gibi yoğun bir tempoyla çalışmış, bir yazı makinesi gibi üretmiş. Makalelerinin yanında sözlükler, ders kitapları, roman, öykü ve piyesler de yazmış. Yazılarını resimlemiş, karikatür çizmiş, fotoğraf çekmiş. Sermet Muhtar hakkında doktora çalışması yapan Reyhan Elmas Keleş 807 gazete yazısı, 16 roman ve 40 hikâyesini okuyup incelediğini belirtiyor. Sermet Muhtar gazetelere, dergilere yazmakla kalmamış Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi'ne de maddeler yazmış.
Ustalarından farkı esas olarak İstanbul’a yoğunlaşması, İstanbul yazarı olması. Hayata gerçekçi bir bakışı var, yerliliği önemsiyor, eleştirmekten çekinmiyor ama optimist bir tavrı da var. Güzeli, iyiyi görmeyi, yansıtmayı seviyor.
Sermet Muhtar’ın
‘İstanbul’un Geçmiş Günlerinde Yeme İçme’ adıyla derlenen çalışmalarını
okuyunca yazılarının ‘sohbet’ türü içinde değerlendirilebileceğini düşündüm.
Gördüklerini, yaşadıklarını anılarla, hoş anekdotlarla bezeyip tatlı bir dille
ve esas olarak iyimser bir bakışla anlatıyor. Okuduğu kitaplara, eşten dosttan
duyduklarına göndermeler yapıyor. Eleştirilerini de sakınmıyor ama eleştiriyi
de kırmadan, küstürmeden yapmaya çalışıyor.
Sermet
Muhtar’ın müthiş bir konu çeşitliliği var. İstanbul yaşamını oluşturan canlı
cansız her şey, yaşadığı günlerde şahit olduğu her olay, adet, tören onun
konusu olmuş. Tuncay Birkan ‘İstanbul’un Geçmiş Günlerinde Yeme İçme’de yer ver verdiği
yazıları ‘Mekanlar, Ortamlar’, ‘İnsanlar’, ‘Yemekler, Et ve Süt Ürünleri’,
‘Balıklar, Deniz Ürünleri’, ‘Sebzeler’, ‘Meyvalar’, ‘Sular’, ‘Tatlılar’,
‘Kuruyemişler, Abur Cubur’, ‘Mükeyyifat’ bölümlerinde toplamış. Bu bölümleme
bile Sermet Muhtar’ın ilgi alanının genişliğini anlatmaya yeter sanırım.
‘Mekanlar, Ortamlar’
deyince İstanbul’un en iyi lokanta, meyhane ve birahanelerini her şeyiyle
anlamakla, yapılan yemeklerden, oraların sahiplerinden, ünlü garsonlarından,
müdavimlerinden, çağrıştırdıkları anılar ve anekdotlardan söz etmekle kalmıyor,
Karaköy’deki salaş poğaçacı da, Köprüdeki iskelede haber merkezi gibi çalışan
şekerci de, sokakta kuskus satan seyyar satıcı da sattıkları yiyeceklerin
nefaseti kadar, yaşamları, tavırları ve anılarıyla onun konusu. Marul mevsimi
Yedikule’deki bostanlarda yenilip içilenler, kuzu zamanı Kağıthane, mısır
zamanı Göksu’da yaşananlar, Tatavla şenlikleri, iftarlar, sahurlar, bayramlar
hep konusu olmuş.
Sermet Muhtar göz önünde
olanla, hakkında konuşulanla, bilinenle yetinmiyor, İstanbul’a dair ne varsa,
kıyıda köşede kalmasına bakmadan ulaşmaya, bizzat gözlemlemeye, hakkında bilgi
toplamaya, anıları derlemeye çalışıyor. Kapsayıcı, kucaklayıcı. Değişimin de
farkında, kaybedilen değerlerin bir daha ele geçmeyeceğinin bilincinde.
Sermet
Muhtar’ın yazılarından 20. Yüzyılın başında İstanbul’daki hayatın ne kadar
renkli ve çeşitli olduğunu net bir şekilde görüyoruz. Neleri kaybettiğimizi de
anlıyoruz. Çok renkli, çok kültürlü, her anı ve yeri ayrı bir hareketlilik
içinde 24 saat yaşayan bir şehirmiş İstanbul. Sermet Muhtar Alus'un anlattığı
İstanbul’dan bugüne hemen hiçbir şey kalmamış. Gelenekler unutulmuş, mekanlar
bir yana binalar yok, sokak adları bile değiştirilmiş. Yüz yıldan kısa bir
sürede şehrin tarihini yok etmişiz. Sermet Muhtar Alus gibi İstanbulistler,
onların yazdıkları olmasa anılarımız da kalmayacak, bellekler tamamen silinmiş
olacak.(Hürriyet Kitap - Sanat, 09.04.2021).
Yorumlar