‘Zamanımızın Bir Ressamı’, John Berger’in ilk romanı. John Berger 32 yaşındayken 1958’de yayınlanmış. Chelsea Sanat Okulu’nda ve Londra Merkezi Sanat ve Tasarım okulunda öğrenim görmüş Berger. Kariyerine ressam olarak başlamış ve 1940'ların sonlarında Londra'daki galerilerde eserlerini sergilemiş. St Mary's Kolejinde resim dersi vermiş. Daha sonra sanat eleştirmeni olmuş ve sanat üzerine birçok deneme ve incelemesi yayınlanmış. Bu biyografik bilgileri anımsatmamın nedeni ilk romanıyla doğrudan bağların olduğunu düşünmem.
John
Berger, ‘Zamanımızın Bir Ressamı’nda İkinci Dünya Savaşı öncesinde
Macaristan'dan kaçarak Londra’da
sürgün hayatı yaşayan Macar ressam Janos Lavin'in 1956’da ortadan kayboluşunun
ve günlüğünün John adlı sanat eleştirmeni bir arkadaşı tarafından
keşfedilmesinin öyküsünü anlatır.
Günlüğü
bulan John’la romanın yazarı John Berger arasında birçok benzerlik
bulabileceğimizi düşünüyorum. Tabii günlük aracılığıyla öyküsü anlatılan ve
sanat ve Dünya hakkındaki görüşleri iletilen Janos Lavin’de de John Berger’in
yaşam öyküsünün ve düşüncelerinin izleri görülüyor.
John
Berger romanda döneme göre ters bir kahramanın öyküsünü anlatıyor. Soğuk Savaş’ın
tüm hızıyla sürdüğü, antikomünizmin rüzgârlarının çok güçlü bir şekilde estiği
bir dönemde yayınlanmış roman. Hemen her gün Sosyalist Dünya’dan, Demir
Perde’nin gerisinden “Özgür Dünya”ya kaçan yazar ve sanatçıların öyküleri
anlatılırken Berger’in kahramanı Janos Lavin tamamen ters bir öyküye sahip.
Lavin inançlı bir devrimci ve vatanı Macaristan’dan kaçma sebebi Mart 1919’da Béla
Kun liderliğinde kurulan Macar Sovyet Cumhuriyeti'nin sağcı güçlerce Ağustos
1919’da yıkılması. Bu ters rüzgarlar yayıncısını olumsuz etkilemiş, roman
okunup anlaşılmadan tepkiyle karşılanmış ve yayınlandıktan bir ay sonra yayından
geri çekilmiş ve tekrar yayınlanması ancak 1972’de mümkün olmuş.
Janos Lavin, Sovyetler Birliği’ne Moskova’ya gitmek yerine Londra’ya kaçmış. Kitabın arka kapağına da alınan günlük notunda bu kararını “Hâlâ sosyalizm için mücadele edebileceğim bir yere gitmek istemiştim. Başkalarının uğruna savaştıkları zaferin tadını çıkarmak istemiyordum,” diye açıklar.
Lavin’in
günlüğü ve John’un günlükte anlatılan olayları açıkladığı bölümlerden oluşan ‘Zamanımızın
Bir Ressamı’ iki ana eksen üzerinde gelişiyor. Bir yandan çok önemli bir ressam
olmasına rağmen Londra sanat çevrelerinde bilinmediği için hemen hiç tanınmayan
Janos Lavin’in resimlerini yapma evreleri de dahil yaratım dünyasına girip onun
toplumcu sanat anlayışını, bu anlayışla sanata bakışını ve kendi sanatını izah
edişini okuyoruz. Londra sanat çevrelerinde etkili olduğu anlaşılan sanat
eleştirmeni dostu John’un Lavin’i tanıtma, bir sergi açma girişimleri sayesinde
de sanat dünyasındaki ilişkiler ağı, bir ressamın sergi açabilmek için nasıl
yollardan geçmesi gerektiği gibi konular da tartışmaya açılıyor.
Diğer
eksen ise Janos Lavin’in göçmenlik kararıyla, ülkesinde yaşananlara bakarak
kendiyle, siyasi inancıyla, yaşam sebebiyle hesaplaşmasıdır. Macaristan
sosyalist yönetim altındadır, 1956’da Rusya ülkeye müdahale ederek, Imre
Nagy’nin özgürlükçü yönetimini değiştirmiş, tekrar kendi güdümünde bir yönetim
kurulmasını sağlamıştır. Janos Lavin’in yazarlıktan devrimciliğe geçmiş,
siyasette yükselip bakan olmuş en yakın arkadaşı Laszlo da tutuklananlar
arasındadır ve bir hain olduğunu itiraf etmiştir(!). Lavin uğruna tüm hayatını
ve sanatını vakfettiği devrimin geldiği noktayı anlamaya, yorumlamaya
çalışmaktadır. Onun özlediği devrim bu değildir.
Roman
böylece hem sanatçının yaratım sürecini, sanatla yaşam arasındaki
karşıtlıkları, sanat dünyasının yapısını, gerçek değerlerin nasıl, hangi
gerekçelerle görmezden gelindiğini anlatıyor hem de bir sürgün sanatçının bakış
açısından uğruna hayatınızı ve sanatınızı vermeye hazır olduğunuz siyasi
görüşleriniz gerçekleştirildiğinde nasıl bir hayal kırıklığı yaşayacağınızı
anlatıyor.
Roman
günlük şeklinde yazıldığı için yazarın hem sanat hem siyaset hakkındaki
görüşlerini uzun uzun anlatmasını kolaylaştırmış. Ama bu tavır, kitabın anlatı
ile düzyazı arasındaki salınımı, ortaya türler arası, kolay okunmayan bir eser çıkarmış.
İlknur Özdemir’in ustalıklı çevirisi ile okuduğumuz kitaba John Berger’in
1988’de yazdığı sonsöz de eklense iyi olurmuş.
Hem
John Berger sevenler hem de sanat hayat ilişkisi üzerine türlerarası farklı bir
anlatı okumak isteyenler için önerilebilecek bir eser ‘Zamanımızın Bir Ressamı’. (23.04.2021, Hürriyet Kitap - Sanat).
Yorumlar