Kötü bir şey olacak!


Samantha Schweblin, Arjantinli bir yazar. 1978’de, Buenos Aires’te doğmuş. Buenos Aires Üniversitesi’nde sinemacılık öğremini görmüş. Öykülerinden oluşan ilk kitabı El Núcleo del Disturbio’yu (Karmaşanın Merkezi) 2002’de, bu kitaptaki öykülerin bir kısmını içeren ve Ağızdaki Kuşlar’ı 2008’de yayımlamış. Üçüncü kitabı Siete Casas Vacías (Yedi Boş Ev) 2015’te yayımlanmış. Öyküleriyle Arjantin ve Güney Amerika’da ödüller kazanmış. Granta dergisi tarafından İspanyolca dilinde eser veren en iyi genç yazarlar arasında gösterilmiş. İlk romanı  Kurtarma Mesafesi’yle 2017’de Man Booker Ödülü kısa listesinde yer almış. Ardından da iki ödül kazanmış.

Samantha Schweblin’i Türkçede ilk kez Ağızdaki Kuşlar’la tanımıştık. “Fantastik ve bilinmezden ilham alan bu öykülerde modern yaşamın normalliği göreceli bir kavram olarak karşımıza çıkıyor”diye tanıtılan kitap farklı ve iyi bir yazarla tanıştığımızın müjdesini veriyordu.

Samantha Schweblin, Kurtarma Mesafesi’nin ilhamını Arjantin tarımında aşırı ilaç kullanımından aldığını belirtiyor. Arjantin aynı zamanda genetiği değiştirilmiş tarım ürünlerinin en çok üretildiği ülkeymiş. Genetiği değiştirilmiş bu ürünlere hiçbir olumsuz etki yapmadan aşırı şekilde ilaçlama yapmak mümkünmüş. Bitkilerin hızla büyümesini sağlayan bu ilaçları kullanan çiftçiler üzerinde ise başta doğum kusurları olmak üzere birçok ağır sağlık sorununa neden olduğu biliniyormuş. Bu tarım ilaçlarından zehirlenme ise genellikle onların akarsulara karışmasıyla gerçekleşiyormuş. Çok tanıdık bir sorun, değil mi? 

Kurtarma Mesafesi’nin anlatıcı kahramanı Amanda kızı için aşırı endişelenen, sürekli kontrol etme ihtiyacı duyan bir anne. Annenin ruh halini kitabın arka kapağına da alınan şu sözlerinden anlıyoruz; “Ben hep en kötü olasılıklara kafa yorarım. Şu an bile kafamda hesap yapıyorum, Nina birden havuza düşerse arabadan çıkıp koşarak ona ulaşmamın ne kadar süreceğini hesaplıyorum. Kızımla aramdaki değişken mesafeye verdiğim isim “kurtarma mesafesi”, günlerimin yarısını bunu hesaplayarak geçiriyorum, yine de hep gereksiz riskler alıyorum.

Amanda ve kızı Nina yaz tatillerini geçirmek için küçük bir kasabaya gelirler. Burada bir ev tutmuşlardır. Amanda’nın eşi de işinden izin aldığında onlara katılacaktır. Amanda’nın bilmediği tatil için geldikleri bu kasabanın tarımda, sözünü ettiğimiz ilaçları yoğun kullanan yerlerden biri olduğudur.

Anne - kız, sakin ve huzurlu bir tatil geçirirken olaylar gelişmeye başlar. Zaten aşırı kontrolcü biri olan ve sürekli kızı için endişelenen Amanda’nın hayatı yavaş yavaş bir kabusa dönüşmeye başlar. Neler olup bittiğini, olayların nasıl gerçekleştiğini geriye dönerek anımsamaya çalışan ve bu sayede kaybettiği kızına ulaşacağına inanan Amanda ile tarım ilacı karışmış dere suyundan içip hastalanmış küçük David’in diyaloglarından oluşur kitap. Normal bir sohbette olduğu gibi hiçbir şey tam olarak açıklanmaz ve biz okurlar yavaşça o dehşet dünyasının içine çekiliriz. Anlatılanlar kötü bir rüya gibidir ve oldukça gerçeküstü görünen yerler vardır. Sayfalar ilerledikçe bu gerçeküstü öykünün her an her çiftlikte, tarım kasabasında yaşanabileceğini ve kendi başımıza gelebileceğini anlarız.

Samantha Schweblin ustaca bir kurguyla normal görünen bir yaşamın içindeki dehşete sokar bizi. Hepimizin başına kolayca gelebilecek sonu ölüme varan şeylerdir yaşadıkları. Anlatının diğer boyutunda ise çocuğu için aşırı endişelenen, çevredeki her şeyi tehlikeli bulan bir anne ile kızının ilişkisi var ki bu da ayrı bir kabus. Kızını her an kontrol edip korumaya çalışıyor ama başlarına en kötüsü geliyor.

Bütün bunlara bir de sağlığı tıpta değil de büyüde, bir şifacının doğaüstü güçlerinde aramak ekleniyor. Kasabanın sağlık kurumlarından yeterli hizmet alamayınca ve tedavi bir yana kıza doğru teşhis bile konulamayınca çareyi Yeşil Ev’deki kadında arıyorlar. Sözde kadın doğaüstü güçleriyle, ruh aktarımı yöntemiyle tarım ilaçlarından zehirlenip ölmek üzere olan çocukları iyileştiriyor.

Samantha Schweblin çok iyi bir anlatıcı olmasının yanı sıra minimalist anlatımı ve kullandığı biçimle farklı bir yazar. İnanılmaz gibi gelen olayları, bir kabusu son derece normalmiş gibi anlatıp okuru anlatıya çekiyor. Emre İmre’nin başarılı çevirisi ile okuduğumuz Samantha Schweblin’in Kurtarma Mesafesi, bir oturuşta okunan, 100 sayfalık, çok akıcı bir roman. (Hürriyet Kitap - Sanat, 14.05.2021). 

Yorumlar