“Yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat”


Halit Ziya’nın yaşam öyküsünde seyahatler önemli bir yer tutuyor. Belki de 1885’de, 20 yaşındayken Fransızca, Almanca ve İngilizce bilen bir genç olarak Hariciye’de görev almak umuduyla İstanbul’a gelmesinin altında yatan neden de bu tutkuydu. Biyografisinde rastladığımız ilk yurtdışı seyahati 1889’da amcasıyla çıktığı iki aylık Avrupa gezisi. Bu seyahatin izlenimlerini Hizmet ve Tarîk’e gönderdiği mektuplarda anlatmış. Gezi izlenimlerini bazı hikâyelerinde de kullanmış.

İttihat ve Terakkî’nin görevlendirmesiyle 1913’te Paris’e ve Bükreş’e, 1914’te tedavi için Almanya’ya gitmiş. I. Dünya Savaşı sırasında,1915’de Almanya’da bulunan Halit Ziya, seyahat notlarını “Almanya Mektupları” (Tanin, 6 Ağustos 1915 - 3 Haziran 1916) ve “Alman Hayatı” (Tanin, 18 Şubat 1916 - 7 Temmuz 1916) başlıkları altında yayınlatmış. Yayınlanmış kitapları arasında bir de 1914’de basılan ‘Alman Edebiyatı Tarihi’ var.   

Halit Ziya’nın 1915’te Peşte, Viyana, Münih, Nürnberg, Leipzig, Berlin, Hamburg, Hannover, Frankfurt, Heidelberg, Bremen gibi kentlerde 84 gün süren yolculuğu sırasında yazdığı ve “Tanîn” gazetesinde 59 sayı boyunca yayınlanan mektuplar şimdi 478 sayfalık kalın bir ciltle kitaplaştı.

Özgür İldeş’in çeviri yazısıyla ilk kez kitap halinde yayımlanan ‘Almanya Mektupları’nın girişinde 25 sayfalık, ‘Almanya’dan Mektup Var!’ başlıklı kapsamlı bir önsöz bulunuyor. Önsözde Özgür İldeş Halit Ziya’nın mektuplarla seyahatini anlatmasını “seyahat-mektup” adlı bir biçim olarak değerlendiriyor.

Türkçede seyahatnamelerin tarihi 14. Yüzyıla kadar gitse de yoğun olarak 19. Yüzyıldan itibaren yazıldıklarını görüyoruz. Baki Asiltürk, bir incelemesinde bu gelişmeyi kültürel alanda Batılılaşma hareketinin başladığı Tanzimat Fermanı'ndan sonra Osmanlı aydınlarının Batı medeniyetini yakından tanıma isteği artmasına bağlar. Daha önceleri Osmanlı vatandaşları pek seyahat etmezmiş.  

Öncelikle Fransa’ya, ardından İngiltere’ye seyahat etmiş yazarlarımız. Almanya’ya ilgi ise müttefik olmamız ve Birinci Dünya Savaşı’nda birlikte savaşmamız ile başlamış. Halit Ziya’nın Almanya gezisi de tam bu tarihlere rastlıyor. Savaş ortamında olunmasına rağmen seyahat rahatlığı, gittiği yerlerde savaşın etkisinin hiç görülmemesi ise ilginç. Halit Ziya sadece Türk olduğunu öğrenince kendisine samimi ilgi gösterip, müttefikiz diye sohbet açıldığında savaştan söz ediyor, o da çok kısa. 

Seyahatlerin mektuplarla anlatılmasını gazete yayıncılığının gelişmesine bağlıyor Özgür İldeş. Tabii posta hizmetlerinin başlaması ve Avrupa’dan yollanan mektupların makul bir sürede İstanbul’a ulaşması da önemli bir etken. Osmanlı’da posta teşkilatının 23 Ekim 1840’da resmen kurulduğunu belirtiyor. İlk gazetemiz Takvim-i Vekayi’nin yayın yılı da 1828.   

Almanya’ya trenle seyahat eden ve dönemin şartları nedeniyle birçok kez tren değiştirmek zorunda kalan Halit Ziya, hem seyahat boyunca Almanya’da yaşadıklarını hem de yol boyu konaklamak zorunda kaldığı Sofya, Bükreş, Budapeşte, Viyana gibi şehirleri anlatıyor. Almanya’ya farklı bir yoldan nehirden gemiyle giren Halit Ziya’ya “yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat” demişler. Yeme içme konuları hariç gözüne ne takılıyorsa her şeyi romancı bakışıyla ayrıntılara girerek ve hayranlıkla anlatıyor. Binalar, caddeler, sokaklar, müzeler, parklar, bahçeler ilk dikkatini çekenler. Ama insanların nasıl yaşadığını, sosyal hayatı da merak ediyor. Tabii, kültürel faaliyetler, gidilen ve gidilemeyen konserler, tiyatro ve opera gösterilerini de anlatıyor. Lokantaları, birahaneleri, diğer yeme içme yerlerini hem yapı, hem işleyiş açısından ayrıntılı olarak ve iyi yanları görerek anlatırken yenen ve içene neredeyse pek değinmiyor. 

Mektuplarda yazarın dili ve yazım biçimi korunmuş, Halit Ziya anlatımını ne kadar sadeleştirdiğini söylese de kolay okunan metinler değil ama sayfalar ilerledikçe arkadaki sözlüğün de yardımıyla yazarın üslubuna alışıp anlattıklarına yoğunlaşıyorsunuz. Gezilen yerlerin o zamanki fotoğraflarının metne eklenmesi iyi olmuş, anlatılanlar görsel olarak da canlanıyor.

Halit Ziya Uşaklıgil’in ‘Almanya Mektupları’ndan, yazarın Osmanlı’nın gelişip değişmesi için hedef olarak Batılılaşmayı seçmesi, örnek olarak da Batı’nın uygarlıkta en önde olan  ve gelişmiş ülkesini, Almanya’yı örnek almamız gerekir mesajı çıkıyor. Batılılaşma özlemini bir yana koyarsak ‘Almanya Mektupları’ 1900’lü yılların Almanya’sını edebi dille izlediğimiz iyi anlatılmış bir belgesel gibi zevkle ve öğrenerek okunuyor. 

Yorumlar