Dolunay Ege’nin iki yakasından da görülür


Başar Başarır ‘Dolunay İki Gece Sürer’de Ege’nin iki kıyısından bir aşk öyküsü anlatıyor. Türk - Yunan buluşması. Boğaziçi Üniversitesi son sınıf öğrencisi Gamze ile Erasmus Öğrenci Değişimi programı ile üniversiteye gelen uluslararası ilişkiler yüksek lisans öğrencisi Stavros’un aşkları romanın ana hattını oluşturuyor gibi görünüyor.

Gamze, üniversiteye girdiği yıl 45 yaşındaki annesini kaybetmiş, emekli öğretmen babasıyla yaşayan genç bir kız. Okulda başarılı, dersleri iyi. Tek sorunu seçmeli ders olarak okuduğu Fransızca, onu da telafi sınavında geçerse okulu bitirip makine mühendisi oluyor. Gamze’nin hobisi fotoğraf çekmek. Üniversitenin fotoğraf kulübüne üye. İyi niyetli, biraz saf, kolay gaza gelen birisi. Kulüp arkadaşlarını bir komplosu ile kulüp başkanı seçiliveriyor örneğin.

Gamze’nin babası İhsan Sami Bey romanın ikinci ana kahramanı. Roman yapısal olarak Gamze’nin ve İhsan Sami Bey eksenlerinde gelişiyor. Çünkü roman bir yanıyla bir baba kız öyküsü.

İhsan Sami Erkol, “kimseye ya da hiçbir şeye itimat etmeyen müstesna bir şahsiyet”. Bir zamanlar öğretmen olmanın getirdiği bilmişlikte, özel ilgi alanı da tarih. Özellikle de yakın geçmişle, milli mücadele dönemiyle ilgileniyor. Milli Mücadele dendi mi coşuyor ve çoğu kendinden menkul kahramanlık öyküleri anlatıyor. Tabii ki baş düşman da Yunanlar. Böyle bir babanın başına gelebilecek en büyük talihsizlik kızının bir Yunan gencine aşık olması olsa gerek. Zaten İhsan Sami’ye göre Gamze, annesi tarafından eksik, kusurlu, yanlış yetiştirilmiş bir kız çocuğudur ve katiyen düzeltilemez. Böyle dese de uykuda da olsa kızını çok seviyor. Zaten hayattaki tek varlığı da o. İhsan Sami geçimsiz biri, geçimsizliği onu dostlarından da etmiş. Tek dostu bisiklet tamircisi Süreyya. Süreyya’nın imal ettiği ev yapımı rakıları içerken sohbet ediyorlar. Biraz kavukluyla pişekar gibi bir halleri var.

Kepirtepe Köy Enstitüsü’nün son mezunlarından biri olan İhsan Sami, zorunlu göçmen, Girit muhaciri bir ailenin çocuğu. Aile 1923’de Girit’ten Türkiye’ye göçe zorlanmış. Öyle bir karmaşa ki İhsan Sami’nin adını aldığı amcası Sami gemide kaybolmuş da çok sonra fark edebilmişler. İhsan Sami’nin Yunan düşmanlığının temelinde bu zorunlu göç öyküsü de var. Dillerini bilmedikleri, sadece din birliği ile bağlı oldukları bir ülkeye zorla göç ettirilmiş ailesi. Roman İhsan Sami Bey’in ailesinin öyküsü üzerinden Mübadele’ye ve tabii Girit’e bağlanıyor. Bu kez mekanımız Girit oluyor.     

Aslında romanın temasının ilk bölümün başına alıntılanan Vangelis Kechriotis’in şu cümleleri olduğunu anlıyoruz; “Gerçek hayatla ilgisi olmayan her şeyi zamanla unutacaksınız. Çünkü konu tarih olunca sarsılmaz kurallar yoktur ve tek yapmanız gereken geçmişle bugünün gerçeği arasında bir yol inşa etmektir.” Başar Başarır da romanda geçmişle bugünün gerçeği arasında bir yol inşa ediyor.

Kechriotis Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesiymiş. 2015 yılında kaybetmişiz. Ardından “Kechriotis, Osmanlı İmparatorluğu’nda Rum toplumunun farklı veçheleri ve dinamikleri üzerine çalışmalar yapmaktaydı. Türk ve Yunan milliyetçiliklerinin kalıplaşmış algılarının eleştirisi üzerinden geç Osmanlı toplumunda bir arada yaşamın imkân ve ufku meselelerini irdelemekteydi” diye yazılmış. Yani tam da Başar Başarır’ın Dolunay İki Gece Sürer’de derinleştiği konular bunlar. Gamze ve Stavros’u boşuna Girit’de kavuşturmuyor Başar Başarır. Didaktik olma pahasına da olsa Girit hakkında anlatacağı çok şey var. Yazar olarak bakışı sevgi dolu. Şahsen bir Girit bağı olduğunu da düşünebiliriz. Kahramanı Gamze gibi de Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümü mezunu.

Girit’te yaşananlar her sevdiğimizin kusurları olduğunu, onları da görmemiz gerektiğini düşündürüyor. Girit’in dağlarında bambaşka bir ticaret vardır. Gamze’nin bu gizli işlere şahitliği de romanı polisiyeye doğru kaydırıyor. Bir süre katil kim, suçlu kim sorusunun peşinden gidiyoruz?  

Romanın 2000’li yılların başında geçmesi de önemli. Bir yandan Türkiye en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşarken, diğer yandan İsmail Cem’in Dışişleri bakanlığı sayesinde Türk Yunan dostluğu en yüksek aşamasına ulaşıyor. Dünya’yı ise 11 Eylül olayı biçimlendirecektir. Başar Başarır bu gelişmeleri de arka planda ince ince işlemiş. O yılların üniversite yaşamını, öğrenci gençliğinin ruh halini de başarıyla anlatmış. Özellikle Stavros’la Gamze’nin okulda ilk karşılaşmalarının öyküsü çok eğlenceli. Zaten her şeyi tatlı dille, hafiften ironik ve sohbet eder gibi anlatıyor. Roman bu üslubun tadıyla hızla ilerliyor. Edebi zevk alarak, ağlanacak halimize sık sık gülerek, çok şey öğrenip düşünerek okudum ‘Dolunay İki Gece Sürer’i. (15.10.2021, Hürriyet Kitap - Sanat.)   


Yorumlar