Edebiyatta 40. Yılda “Bir Başka Düğün Gecesi”


“Edebiyat yeteneğini geç keşfetti” yazılı Erendiz Atasü’nün internet sitesindeki biyografisinde. Atasü 1947 doğumlu. İlk öyküsünü 1981’de yayımlatmış. 34 yaşındaymış. Öncesinde eczacılık eğitimi ve göz alıcı bir akademik kariyer var. Farmakognozi alanında 1974'te doktor, 1980’de doçent, 1988’de profesör olmuş. Sonrasında 40 yıla sığan onbir  öykü kitabı, sekiz romanı ve dokuz deneme kitabı var. Toplam 28 kitap. Geç başlamış ama oldukça verimli bir yazarlık yaşamı sürdürüyor.

Her zaman genç ve dinamik bir yazarlık yaşamı olduğu için eğer son kitabı “Bir Başka Düğün Gecesi”nin arka kapağında özellikle vurgulanmasaydı Atasü’nün kırk yıldır yazdığı aklıma gelmezdi.

Erendiz Atasü edebiyatta aramayı, yenilikleri sevse de toplumcu bakış açısında bir yazar. Gerçekliği olanca soğukluğu ile yazdıklarına yansıtmayı seviyor. Ama anlatımı ve üslubu ihmal etmeden yazıyor. Kurguyu, imgelselliği, şiirle bağ kurmayı da önemsiyor. Kuru bir gerçekçilik değil onunki. Edebiyatın hakkını vermeye çalışıyor. 

Eserlerinin odağında kadın var. Kadının toplum içinde konumlandırılışıyla özel olarak ilgileniyor. Siyasetin insan yaşamındaki etkisini hiç ihmal etmiyor. Türkiye’nin gerçeklerini açıkça ortaya koyuyor. Kadınlık konumunu yansıtırken sınıfsallık ve cinsiyet ayrımını da sorguluyor. Kadının özgürlük arayışını, tarihsel ve mitolojik bağlarla yansıtıyor. Ataerkil kültür ve toplumsal gelişmelerin kadına etkileri de ilgi alanında.

Kadının bireyselliğine ayrı bir önem veriyor. Kadın karakterlerin özgürleşme serüvenleri, o yolda başlarından geçenler, aşkı arayışları, cinselliği keşifleri, kendi benliklerini, varlıklarını, konumlarını sorgulamaları eserlerinde sıkça rastladığımız temalar.

Erendiz Atasü yazarlığının kırkıncı yılında “Bir Başka Düğün Gecesi” ile okur karşısında. Romanın adındaki doğrudan gönderme okurun dikkatinden kaçmayacaktır. Adalet Ağaoğlu kült eseri “Bir Düğün Gecesi”nde 12 Mart 1971 askeri darbesi döneminde bireylerin yaşadıkları değişimleri anlatır. Fethi Naci, sevgisizliklerin, yıkılışların, kaçışların, kendinden hoşnutsuzlukların romanı olarak nitelemiş “Bir Düğün Gecesi”ni.

Ağaoğlu “Bir Düğün Gecesi”nde yaşananlardan yola çıkarak 70’li yılların Türkiye’sinin bir panoramasını çizer. Atasü ise 21. Yüzyıl Türkiye’sini kahramanı Menekşe’nin başından geçenlerin etkileri çevresinde anlatarak bir başka düğün gecesiyle noktalıyor.

Menekşe, güzelliği başına bela olacak bir genç kız. “Başkentin şehre yeni katılmış bir mahallesinde” ailesiyle yaşıyor. Anaokulunda öğretmenlik yapıyor. Bir akşam iş dönüşü, eve yetişmek için acele ederken komşusunun aracına binince hayatı tamamen değişiyor. Televizyon dizilerinin belirlediği mutlu bir yaşam düşünün yerini karanlık bir kabus alıyor.

Komşusu Hıdır, Menekşe’yi kaçırıp, bir otel odasında erkeklere pazarlıyor. Kurtulana kadar birçok erkeğin tecavüzüne uğruyor. Menekşe’nin adalet arayışı ve yeniden sağlığını kazanıp normal yaşama dönme çabaları bizi günümüz Türkiye'sinin acı gerçekleri ile yüzleştirecektir. Erendiz Atasü romanın girişinde gerçek bir olaydan yola çıktığını yazıyor ve “sanığın beraatı gerçektir” diye belirtiyor. Gerçek bir olay üzerine bir kurmaca yapıt kurmuş.

Adaletin görevini yerine getirmediği, suçluların gereken cezayı almadığı, adaletsizliğin ve cezasızlığın yaygın olduğu kanısı hepimizde hakim. Menekşe’nin trajedisinin bir boyutunu bu gerçeklik oluşturuyor. Suç örgütlerinin devletle kurduğu bağlar, onları koruyup kollayan yapılar devreye giriyor, Menekşe neredeyse suçlu konumuna getiriliyor. Sanığın beraatı gerçekleşiyor. Aileler, özellikle erkekler devletin cezalandırmadığı suçluyu kendileri cezalandırmak istiyor. 

Menekşe’nin bundan sonra yaşayacaklarını tahmin etmek zor değil. Ailesinin kadınlarının ve erkeklerinin gözünde nasıl konumlandırıldığını, başta mahallede olmak üzere toplumun dışına itilip adeta izole edilişini yani bir anlamda cezalandırılışını da tahmin edebiliriz.

Bilinen son yaşanmasa, sonrası farklı olsa neler olurdu sorusunu araştırıyor Erendiz Atasü. Menekşe’nin adalet arayışı onu orta sınıftan iki aile ile buluşturuyor. Oğuz, psikiyatrist karısı Belgin’in baskısıyla Menekşe’nin avukatı oluyor. Aile dostları Yasemin de bir psikolog olarak Menekşe’yle ilgileniyor. Menekşe’nin yaşamına, yaşadıklarına dahil olmak orta sınıftan bu iki aileyi de etkileyecek, kendi yaşamlarını, ilişkilerini sorgulamalarına neden olacaktır.  Menekşe, “Bir Başka Düğün Gecesi”ne varan bir değişim yaşarken onların yaşamları ve aileleri de farklı yönlerde değişimler geçirecektir.

Bireyin, bir kadının yaşamını devletin, siyasetin, toplumun, adaletsizliğin, cezasızlığın nasıl etkileyip değiştireceğini, bu yaşananların toplumsal yapıyı nasıl etkileyeceğini sözünü sakınmadan anlatmış Erendiz Atasü. (08.10.2021). 

Yorumlar