Genç yazar adayının edebi yalnızlıkları

 


Yıl 1964 Hulki Aktunç Erzincan Askeri Lisesi’nde öğrenci. Selimiye Askeri Ortaokulu’nu bitirdikten sonra buraya gelmiş. Hulki Aktunç, Kadıköy’de doğmuş, büyümüş. Ölümüne kadar tutacağı günlüklerini, Erzincan’a geldiği 1963 yılında yazmaya başlamış. 50 küsur yıl sonra bu günlükler kitap olarak karşımıza çıkıyor. Doğan Yarıcı’nın yayına hazırladığı ‘Sen Buranın Kışındasın’ adı verilen günlükleri 1964 – 67 yılları arasında tutmuş. “1963 yılında günlük tutmaya başladım. 14 yaşındaydım. Günlük tutmak beni farkına varmadan edebiyata bağladı. Çünkü günlüğüme, o gün satın aldığım kitapları da yazıyordum. Aklıma gelen şiirimsi bir iki dizeyi de yazıyordum. Bir öykünün çekirdeğini de yazıyordum,” diye anlatmış.

Mine Söğüt’le yaptığı söyleşideyse askeri okulu tamamen parasız bir yatılı okul olduğu için seçtiğini, ailesinin normal koşulları içinde okumayı beceremeyebileceğini belirtmiş. Askeri okula gitmesine babasının şiddetle karşı çıkmasına rağmen Selimiye’ye başvurmuş. On bin başvuru arasından seçilen bin kişiden biri de Hulki Aktunç olmuş.

Hulki Aktunç’un edebiyat ve sanata ilgisi Selimiye’de ortaokul öğrencisiyken başlamış. Resim öğretmeni ressam Turhan Vecdi Karal, resme olan ilgisini desteklemiş. Aktunç’u modern resimle tanıştırmış. Müzik öğretmenleri Önder Bali, Serdar Öztürk ve Jada Koper Klasik Batı müziğinin temel bilgilerini kazanmasını sağlamış. Okul korosuna da almışlar. Aktunç’un Selimiye’deki okul arkadaşlarından biri de sonraki yıllarda “İnsan Aşklarının Külüdür” şiir kitabını da adayacağı şair Behçet Aysan’mış. Bu bilgileri Hulki Aktunç’un yaşamı ile ilgili iki önemli kaynaktan öğreniyorum; biri Rıza Kıraç’la yaptıkları nehir söyleşinin kitabı ‘Yoldaşım Kırk Yıl”, diğeri de Bengü Vahapoğlu’nun “Hulki Aktunç Hayatı ve Eserleri” adlı doktora tezi. 

Selimiye Askeri Ortaokulu’ndan 1963’te mezun olmuş.  İstanbul Kuleli Askerî Lisesi ya da Erzincan Askeri Lisesi’ne gidebilecektir. Çektiği kurada Hulki Aktunç’a, Erzincan Askeri Lisesi çıkmış. 31 Ağustos 1963’te Haydarpaşa’dan trenle Erzincan’a gitmiş. Doğma büyüme Kadıköylü olan Hulki Aktunç için Erzincan bambaşka bir dünyadır. Bir de buna askeri disiplinli okulun yaşattıkları eklenince hayatı iyice değişir.

Erzincan’daki yaşamını 1964 tarihli günlüklerinden başlayarak izleriz. Hulki Aktunç, yüksek numaralı, kalın camlı gözlükleri, incecik dal gibi yapısıyla çalışkan ve farklı bir öğrencidir. Arkadaşlarının hem bilgi kaynağı, bir anlamda hocası hem de alay konusudur. Derslerinde başarılıdır ve günlerini sürekli kitap okuyarak değerlendirecek zamanı yaratmayı da becerir. Etütlerde, herkes gibi sinemaya gitmeyip yalnız kalabildiği zamanlarda da şiirler, öykü taslakları yazar.

Erzincan, “kerpiç bir dünyadır” ona göre ve ilk görüşte şok olmuştur ama en yeni kitapları, dergileri satın alabileceği kitapçıları, oturup dergilerini okuyabileceği pastaneleri de vardır. Az sayıda da olsa sohbet edebileceği arkadaşlar edinir. Okulda da kendisine ışık olacak, yol gösterecek öğretmenler bulur.        

Daha sonra Kadıköy’ün ilk sahafı olarak tanıyacağımız Binbaşı Sami Önal edebiyat öğretmenidir örneğin.  Okulun edebiyat kolu başkanı Osman Feyzioğlu, psikoloji öğretmeni Vural Okur, beden eğitimi öğretmeni Sabahattin Erman, Hulki Aktunç’un farklı bir öğrenci olduğunu, edebiyat, resim ilgisini keşfeden, destekleyen öğretmenleri olur.

Hulki Aktunç “Lacivert-Bordo” adlı 25-30 resimden oluşan ilk kişisel sergisini, Erzincan Askeri Lisesinde açar. Aynı zamanda iyi bir koşucudur. “Uçan Kemik” lakabıyla 1963’te 100 metre küçüklerde Marmara Bölgesi rekorunu kırar. Bilgi yarışmalarını kazanır. Anma günlerinde kürsüye çıkıp şiirler okur. İlk makaleleri okul gazetelerinde yayınlanır.

Okulun duvar gazetesi Ülkü’nün önce yayın ekibinde de görev alır, sonra da yönetmeye başlar. Bu gelişme yazarlık ve çizerlik verimini de artırır. Günlüğünde belirttiğine göre Erzincan’daki yalnızlık günlerinde, üç yılda elliyi aşkın öykü, 300 şiir, 9 oyun, söyleşiler, makaleler, sinema ve tiyatro eleştirileri, şiir yorumları yazmıştır. 

Duvar Gazetesi Ülkü’de dönemin en popüler dergisi Şevket Rado’nun Hayat’tan ABD ve SSCB arasındaki uzay yarışını konu alan bir kupürü yayınlayınca Suphi Martagan adlı edebiyat öğretmeni gazetede komünizm propagandası yapıldığı gerekçesiyle okul komutanına şikâyet eder. Hulki Aktunç’un dolapları aranır, kitaplarına el konur ve disiplin kuruluna çıkarılır. Bu olay radikal bir karar almasına neden olur ve mezun olmasına bir ay kala okuldan firar edip İstanbul’a döner.

Ortaöğrenimini Haydarpaşa Lisesinde tamamlayacaktır. Haydarpaşa’da tek dersten bir yıl kaybedince kendini iyice edebiyat, sanata verir. Kadıköy Halkevi’nin karşısındaki Yılmaz Kantürk’ün kitapevinde Vedat Günyol’la tanışır. İyi arkadaş olduğu Kemal Özer, öykülerini dergilere götürür. Sinematek’e devam eder. Edebiyat ve sanat yaşamını yakından takip eder, siyasetle ilgilenir. 1967’de günlüğüne 8 edebiyat dergisi, 2 haftalık gazete, 3 magazin dergisi, 3 günlük gazeteyi düzenli takip ettiğini yazar. Yeni kitapları sıkı takip eder, günlüğüne Demir Özlü, Güven Turan gibi yazarlar hakkında ayrıntılı tahliller yazar. Orhan Boran’ın bilgi yarışmasında 11 soruya 11 doğru cevap verip 2000 TL ödül kazanır. 17 yaşındadır ama çok olgun bir kişiliktedir.

Büyük bir ustanın oluşumunu kendi kaleminden okurken altmışlı yıllarda nasıl bir yaşam vardı, genç bir yazar adayı nasıl yaşıyor, neler düşünüyor, ne acılar çekiyor, ne sevinçler yaşıyordu hepsini bu günlüklerde buluyoruz. Hulki Aktunç’un delikanlılık günlerinin, farklı ve yalnız dünyasının içten bir ifadesi olan “Sen Buranın Kışındasın – Günlükler (1964-1967)” bir yazarın oluşumunu anlatan etkileyici bir kitap.(01.04.2022, Hürriyet Kitap- Sanat). 



Yorumlar