Annelik, babalık, çocukluk halleri


Melisa Kesmez yazarlık serüvenini başından beri izlediğim, tüm kitaplarını okuduğum öykücülerden. Bunun nedeni sadece iyi bir yazar olması, iyi yazması, anlattıklarını okutmayı başarması değil elbette. Ele aldığı konularla da bağlar buluyorum. Aynı mahallede, aynı sokaklarda dolaştığımızı, yirmi yıl farkla benzer arkadaşlıklar, benzer ilişkiler, dostluklar yaşadığımızı düşünüyorum. Tabii ki duyarlılık farkı var. Melisa Kesmez, hayata çok hassas, dokunsan dağılacakmış hissi veren, bana zaman zaman ürkek gelen bir bakışla yaklaşıyor. Şehirli biri, esas olarak İstanbullu. Ortak noktamız sadece bu.

Öykücülüğümüzdeki genel eğilimlerden olan belirsiz mekân ve zaman kullanımının aksine bu hali, şehirliliği belirginleştirmekten de çekinmiyor. Öykü kahramanlarının İstanbul’un hangi sokaklarında, hangi mahallesinde gezdiğini, mekânı genellikle evler olsa da öykülerin nerelerde yaşandığını tahmin edebiliyorsunuz. Bu belirlilik okur olarak Melisa Kesmez’in öyküleriyle daha kolay bağ kurmanızı sağlıyor kuşkusuz.

İlk öykü kitabı “Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz” 2014’te yayınlanmış. Onu Bazen Bahar ve Nohut Oda adlı öykü kitapları ve Anneanne Gezegeni adlı çocuk kitabı izlemiş. Küçük Yuvarlak Taşlar dördüncü öykü kitabı. İlk öykü kitabından bu yana geçen sekiz yılda oldukça üretken olduğunu söyleyebiliriz. Aralarında Truman Capote’nin ilk öykülerinin derlemesi olan Ateşteki Güve’nin de yer aldığı çeşitli alanlarda çevirileri var. Çeviri ve editörlük işleriyle hayatını kazandığı anlaşılıyor. Kısa biyografisinde yazılı basında kültür sanat yazıları, söyleşileri yer aldığı, tiyatro projelerine çevirmen ve dramaturg olarak katıldığı bilgisi de var. Tüm bunlar öykülerinin derinliklerinde hissediliyor.  

Bir biyografisinde Sait Faik, Tomris Uyar ve Sabahattin Ali çizgisinde olduğu söylenmiş. Elbet İstanbullu bir yazar olarak özellikle Sait Faik ve Tomris Uyar’la yakınlıkları vardır. Zaten Nohut Oda ile 65. Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazandı. Ama ben Melisa Kesmez’in hem anlatım olarak hem de işlediği temalarla farklılaştığını, kendi öyküsünü yazdığını düşünüyorum. Bu durum son kitabı Küçük Yuvarlak Taşlar’da iyice belirginleşiyor.

Küçük Yuvarlak Taşlar, üç öyküden oluşan küçük bir kitap. Toplam 88 sayfa. Nergis’in Hikâyesi, Elif’in Hikâyesi, Mehmet’in Hikâyesi adlı öykülerden oluşuyor. Yanlış saymadıysam Nergis’in Hikâyesi 36, Elif’in Hikâyesi 28 ve Mehmet’in Hikâyesi 14 sayfa. Birbirine bağlı öyküler. Üç kişilik bir çekirdek ailenin öyküleri. Her öykü bir kahramanın bakış açsından ya da merceğinden aynı olaylara bakıyor. Bu anlamda üç bölümlük kısa bir anlatı da diyebiliriz.

Kitabın girişinde Bilge Karasu’nun Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı’ndan “İpi, koptuğu yerden bağlamağa çalışmalı. Denemeli, hiç değilse” cümleleri alıntılanmış. Bu alıntıyı anlatıyla birleştirirsek aslında üç öyküde üç açıdan, yani kendi bakışlarıyla kahramanların ipin ne zaman koptuğunu, çekirdek ailenin ne zaman dağıldığını sorguladıklarını söyleyebiliriz. Onarmak, ipi tekrar bağlamak mümkün müydü, bu da cevabı aranan bir soru.

İlk öykünün ya da bölümün anlatıcısı Nergis aslında hem kendi bölümünün hem de diğer iki bölümün yani anlatının anahtar kişisi. Nergis, Mehmet ve Elif’ten oluşan bu aile üçgeninin oluşması da dağılması da öncelikle onun sayesinde olmuş. “Nergis’in Hikâyesi” bölümü de aradan geçen onlarca yıldan sonra kahramanının kendiyle hesaplaşması, bir çeşit özeleştirisi olarak düşünülebilir. Çünkü çok eskiden kopan ipi yeniden bağlamak için bir gerekçe vardır; torun doğmuştur. Altı aylık torun Nihal güçlü bir bağ olarak ipi tekrar birleştirebilir. Tabii bu noktada Nergis’in bu bağı yeniden kurup kurmayacağına karar vermesi, bu kararı da muhatapları Mehmet ve Elif’in kabul etmesi gerekiyor. Çünkü onsuz yaşamları vardır.

Nergis, tipik bir Melisa Kesmez kahramanı. Hayatı terk edişlerle belirlenmiş. Bir anda mutlu aile tablosunu bozup evini, sevgilisini, kocasını, çocuğunu terk eden bir kadın. Elif, Nergis’in bu radikal ve kolay anlamlandırılamayacak kararının sonucunda annesiz büyümüş, babasıyla güçlü bağları olan bir kadın. İlginç olan Elif’in Hikâyesi’nin de aslında Nergis’inkinden pek de farklı olmadığı. Hiç tanımadığı, huyunu suyunu bilmediği annesine benzer bir öyküsü var. O da bir türlü hayata tutunamamış. Son öyküde her şey netleşir, yaşananların gerçek nedenleri anlaşılır diye düşünüyordum. Ama bir yandan da Melisa Kesmez’in öykülerinde son noktanın kesin netlikte konulmayacağını, ucu açık kalacağını da umuyordum. Melisa Kesmez okurunu şaşırtmıyor, kesin bir son yazmıyor. Mehmet’in Hikâyesi en kısası, 14 sayfa. O daha çok şey anlatabilirdi. Belki tüm öykülerde adı geçen, ailenin tüm üyeleriyle ilişkisi olan ve yaşananların şahidi Gülsüm her şeyi kendi açısından anlatsaydı bir sona ulaşırdık. Ama o zaman da okuduğumuz bir Melisa Kesmez anlatısı olmazdı.    

Küçük Yuvarlak Taşlar hem bölümleri birer öykü hem de üç bölümlük kısa bir anlatı, novella olarak okunabilecek yapıda bir eser. Birlikte bir aileyi oluşturamamış kahramanlarının ilişkilerini ve kendilerine has yaşamlarını ayrıntıları oya gibi işleyerek anlatan, aşklar, ilişkiler, ayrılıklar, yalnızlıklar, aile ve en önemlisi ebeveynlik, yani annelik ve babalık üzerine etkileyici bir kitap.  (12.08.2022, Hürriyet Kitap-Sanat). 

Yorumlar