Bir resmi yeniden yaşamak


Kitap satın alırken sizi ne etkiler gibisinden anketler yapılır sosyal medyada. Yazarı, yayınevi, kapağı, arka kapak yazısı, tabii fiyatı satın alma kararını vermemizde etkenler. Çeviri bir kitap okuyacaksanız çevirmeni de önemli tabii. Howard Norman’ın Müze Bekçisi’ni okumaya karar vermemde en önemli etken çevirmeni oldu. Roza Hakmen usta çevirmenlerimizden. Ne çevirse okurum dediğim Roza Hakmen çevirmişse iyi bir eserdir düşüncesi ile Müze Bekçisi’nin kapağını açtım. Yanılmadığımı anladım.

Howard Norman bildiğimiz bir yazar değil. 1949 Ohio doğumlu, Amerikalı bir yazar. Halkbilim alanında lisansüstü eğitim almış. İkinci romanı The Bird Artist'i Time dergisi 1994'ün En İyi Beş Kitabından biri olarak seçmiş. Eserleriyle birçok ödül ve burs kazanmış. Öykülerinin ve romanlarının çoğu Kanada'nın kuzey bölgelerinde geçiyor. Romancılığından önce halk bilimci olarak tanınmış. Kanada’nın kuzey bölgelerinde incelemeler yapmış, yerlilerin dillerini öğrenmiş. Algonquin, Cree ve Inuit folklorundan çeviriler yapmış. Onların öykü ve masallarını İngilizceye çevirmiş. Bu öyküler yazdığı çok sayıdaki çocuk kitabına kaynaklık etmiş. Kitapları 12 dile çevrilmiş. Howard Norman’ı Türkçede ilk kez okuyoruz. 

Yıl 1938. Kanada’nın Halifax kentindeyiz. Kentin küçük müzesi Glace’in bekçileri amca-yeğen Russet’ler baş kahramanlarımız. Yeğen DeFoe Russet, “Imogen Linny için çaldığım tablo, Amsterdam’da Bir Sokakta Yahudi Kadın, buraya, Halifax’taki Glace Müzesi’ne 5 Eylül 1938’de geldi,” diye anlatmaya başlıyor. Bir müze bekçisi korumakla görevli olduğu bir tabloyu çalmıştır. 

DeFoe sekiz yaşındayken anne babası korkunç bir zeplin kazasında ölünce amca Edward onun tek yakın akrabası olarak koruyucusu olmuş. DeFoe ve Edward tamamen farklı, zıt kişiliklerdedir. DeFoe sessiz, sakin, içine kapanık, düzenli, disiplinli, hemen hiç dostu olmayan bir kişidir. Amca ise onun tamamen tersi. Dışa dönük, dost canlısı ve çapkın, konuşkan, maceracı ruhlu, saygısız, dağınık ve güvenilmezdir. Amca ve yeğen bu zıt kişiliklerine rağmen birbirlerine güçlü bağlarla bağlıdır. Sık sık tartışıp birbirlerine gücenseler de yaşamları birlikte geçer ve birbirlerini koruyup kollarlar. Günlerini müzede birlikte geçirdikten sonra gecelerini de aynı otelde ev olarak kullandıkları odalarda tamamlarlar. 

Edward, her zaman bir kadınla ilişki içindeyken ve yeni aşklara hazırken DeFoe’nin hayatında tek bir kadın olmuştur. Onun için çalıştığı müzeden tablo çalacak kadar sevdiği Imogen Linny kentin tek Yahudi mezarlığında bekçi ve bakıcı olarak çalışmaktadır. Imogen güzelliği ile dikkati çeken ama kolay ilişki kurulamayan bir yapıda bir kadındır. DeFoe ile Imogen arasındaki iki yıldan fazla süren ilişki gerilimli ve zordur ve daha çok DeFoe’nin özverisi ile yürüdüğünü düşündürür. Ama DeFoe de içe kapanık ve kuralcı yapısıyla aşk bir yana kolay arkadaşlık edilemeyecek bir karakterdedir. 

Avrupa’dan, Almanya’dan binlerce kilometre uzakta olsalar da yükselen Nazizmin, yaklaşan Dünya savaşının etkisini hissederler. Bu etkiyi hissetmelerini sağlayan da Avrupa’dan sıcağı sıcağına yayınlanan popüler bir radyo programı ve onun karizmatik sunucusu Ovid Lamartine’dir.       

Hollandalı bir ressamın Amsterdam’da Bir Sokakta Yahudi Kadın tablosu müzede sergilenmeye başlamasıyla geri dönülmez bir şekilde olaylar gelişmeye başlar.

Imogen Linny sürekli bakıp hakkında düşündüğü tabloda geçmişini keşfedip, tablodaki kadınla özdeşleşirken Edward Amca her akşam radyosunu dinleyip, Ovid Lamartine'in uyarılarına kulak verir ve neler olup bittiğinin ve yakın gelecekte neler yaşanacağı hakkında başta yeğeni herkesi uyarmaya çalışır. Ama kişisel ilişkiler, aşklar, tutkular ve saplantılar o kadar yoğunlaşır ve karmaşıklaşır ki kimse bu uyarılara yeterince kulak veremez. Imogen tablouyu çalmasını istediğinde DeFoe parçalanan ilişkilerini onaracağı umuduyla bu isteği yerine getirir. Oysa bu eylem onarılmaz gelişmelerin tetikleyicisi olacaktır. Cinayet, hapis ve bilinmez bir sona yolculuk… 

Howard Norman sakin ve yalın bir anlatımla ağır ağır olay örgüsünü geliştiriyor, karakterleri oya gibi işliyor Müze Bekçisi’nde. O sakin, normal görünen yaşam içindeki gerilimi fark ediyorsunuz ama adlandıramıyorsunuz başlangıçta. Her şey gayet doğal akışında, her günkü gibi yaşanıyormuşa benziyor. Etkileyici, tartışmaya açtığı olaylar ve toplumsal ve bireysel sorunlar ile düşündürücü usta işi bir roman Müze Bekçisi. Yazarın başyapıtı sayılan The Bird Artist’in Türkçeye çevrilmesini merakla bekliyorum. (26.08.2022, Hürriyet Kitap Sanat)


Yorumlar