Asuman Kafaoğlu-Büke’yi kitap tutkunu bir eleştirmen olarak tanırdık. Sanatla, sanat tarihiyle ilgisini ise Tablodaki Kadın adı kitabıyla öğrendik. Gerçi kitabın “Sanat Tarihinin Kitap Tutkunu Kadınları” alt başlığında yine kitaba gönderme var ama sanat tarihi öncelik taşıyor.
Asuman Kafaoğlu-Büke Tablodaki
Kadın’da tablolarda kitap okurken resmedilen kadınların
hikâyelerini araştırıyor, anlatıyor. Bu işi de doğal olarak sanat tarihini
izleyerek yapıyor. Kitabın girişinde “Sanat tarihi bilgim sınırlı olduğu için,
bu kitapta yer alan resimlere sanatsal değerleri ya da teknikleri açısından
değil, basılı kitabın tarihini yansıtmaları açısından baktım. Anlayacağınız, bu
klasik bir sanat tarihi ya da sanat eleştirisi kitabı değil, sadece resimlere
hayranlıkla bakan, gördüklerini paylaşmaktan zevk alan birinin denemeleri…”
demesi sanırım bir tedbir. “Sanat tarihi eğitimi almadan bu konuda nasıl
yazarsın!” diye gelebilecek eleştirilerin önünü almak istemiş olabilir.
Asuman Kafaoğlu-Büke’nin kitabın girişindeki kısa
biyografisinde felsefe eğitimi aldığı ve sanat felsefesi dersleri verdiği
bilgisi var. Halen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde eleştirel okuma
dersleri veriyormuş. Tüm bu akademik çalışmalar sanat tarihi ile bağ kurmasını
gerektirebilir. Tabii hiçbir akademik disipline girmeden de bir konu, bir
temanın izini sürerken sanat tarihi ile ilgilenmek, uzmanlaşmak mümkün.
Kitabın adının Tablodaki Kadın olması ilk anda başka bir
beklenti yaratsa da dediğim gibi alt başlık esas amacı açıklıyor. Araştırılan
kitap tutkunu kadınlardır. Sanatla ilgilenen herkesin bilebileceği ama üzerinde
pek düşünmediği bir gerçeklikten yola çıkmış Asuman Kafaoğlu-Büke, resimlerde erkekleri
değil kitap okuyan kadınları görüyoruz. Günümüzde kadınların erkeklere göre
daha çok kitap okuduğu istatistiklerin ortaya çıkardığı bir gerçek. Tablodaki
Kadın kitabıyla tarihin derinliklerine doğru yol aldığımızda kadınların daha
çok okuduğu gerçeğinin günümüze mahsus bir şey olmadığını anlıyoruz.
Asuman Kafaoğlu-Büke kadınların çok okuması gerçeğine
farklı bir yaklaşım getiriyor.
“Kadınların yüzyıllar boyunca gezmeleri, kendi başlarına maceraya
atılmaları, zekâ ve yeteneklerini gösterecek işlerde çalışmaları toplumsal
olarak engellendiği için” çıkış yolu olarak kitapları tercih ettiklerini
söylüyor. Fiziksel olarak tek başlarına gezmeleri kısıtlansa da kitaplar
aracılığıyla kadınlar zihinsel yolculuklara çıkıyordu, diyor. Kitapla kurulan
ilişki bu nedenle kadınlar için daha önemli.
Eğitim alması bile engellenen, sınırlanan kadın kitaplarla
kendini eğitiyor, geliştiriyor.
Kadınlar
haklarını ve özgürlüklerini kazandıkça kitapla ilişkileri de değişiyor. Sanat
tarihindeki ilk okuyan kadın tablolarında kadınlar ellerinde dini kitaplar
varken ve evde ya da kapalı mekânda resmediliyorlar. Sokağa çıkma, tek başına
dolaşma, okulda eğitim alma, bir işte çalışma gibi haklar elde edildikçe okunan
kitaplar da değişiyor. Dini eserlerin yerini romanlar, şiir kitapları, hatta
dergi ve gazeteler alıyor.
Tablodaki kadının ne okuduğu kadar nasıl okuduğu, resim için poz verirken kitapla nasıl bir ilişki kurduğu da önemli. Verilen pozlar, kitapla kurulan ilişki de çağlar içinde, resim sanatındaki gelişmelerle birlikte değişmiş.
Asuman Kafaoğlu-Büke’nin Tablodaki Kadın’da sanat
tarihini kadın hakları açısından okunması bir uygarlık ya da kültür tarihi
çalışması sayılabilir. Ama yazar bununla yetinmiyor, farklı yorumlamalara da
yöneliyor. Bu yönelim de kaçınılmaz olarak sanat tarihi açısından söz almasını
gerektiriyor. Resim sanatındaki değişim ve gelişmeleri bu resimler üzerinden
izlemek mümkün, çünkü kronolojik bir bakış var. 1400’lerde Mecdelli Meryem’in
kitap okuyuşunu resmeden Roger Van der Weyden’in resim anlayışı ile 1900’lerde
Henri Matisse’in bakışı ve resim anlayışı kuşkusuz çok farklı.
Asuman Kafaoğlu-Büke resimleri ayrıntılı incelemekle
kalmıyor, bu resimleri yapan ressamların yaşam öykülerine, resim sanatı
içindeki yerlerine de yoğunlaşıyor. Böylece Tablodaki Kadın kitabı bir sanat
tarihi eserine de dönüşüyor. Resim sanatının çağlar içinde nasıl değiştiğini,
bu değişimde ressamların kadınları nasıl görüp resmettiğini öğreniyoruz.
Resimlerden söz eden, onları anlayıp yorumlamaya çalışan
bir çalışma sözü edilen tablolara yer vermeden anlamsız olurdu. Kitap aynı zamanda
bir görsel şölen. Çoğu Dünyanın çeşitli yerlerindeki müzelerde, bazıları özel
koleksiyonlarda yer alan bu eserleri böyle bir çalışma olmadan bir arada görmek
mümkün olmazdı.
Asuman Kafaoğlu-Büke’nin Tablodaki Kadın’ı çeşitli bakış
açılarıyla ve ihtiyaçlarla okunabilecek bir çalışma. Kitap okurken resmedilen
kadınların hikâyelerini anlatırken kadının toplum içindeki yerinin zamanla
nasıl değiştiğini, bu değişimi ressamların nasıl görüp tablolarına
yansıttığını, kadınların yaşamında kitabın önemini ve yerini akıcı bir
anlatımla ve bol örnekle anlatıyor. (23.12.2022, Hürriyet Kitap - Sanat).
Yorumlar