“Kendini yok eden bir romancı”


Fethi Naci “Eleştiri Günlüğü”nde yer alan bir yazısında Mehmed Rauf’dan “Kendini yok eden bir romancı” diye söz eder. Mehmed Rauf’un yaşam öyküsünü öğrendiğinizde Fethi Naci’nin ne kadar doğru bir tespitte bulunduğunu anlarsınız.

Bir başarı hikayesi olarak başlar yaşam öyküsü ama bu başarı hikayesini hayatının bir noktasından itibaren mahvetmeye başlar Mehmed Rauf. 12 Ağustos 1875’te İstanbul Balat’ta Kesmekaya mahallesinde dünyaya gelir. Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi’nde, Bahriye Mektebi’nde eğitim gören Mehmed Rauf 1894’te mülâzım-ı sânî (teğmen) rütbesiyle buradan mezun olur. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. O zamanlar nadir bulunan bu dil yeteneği sayesinde deniz kuvvetlerinde birçok yurtdışı görevinde bulunur. Protokol Memurluğuna getirilir.

Babasıyla gittiği tiyatrolar ve Ahmet Mithat Efendi’nin eserlerinin etkisiyle küçük yaşta edebiyata ilgi duyar. Okuduğu Fransız macera romanları ondaki yazma arzusunu ortaya çıkarır. Eserlerini okuyarak hayran olduğu Halit Ziya’ya “Düşmüş” adlı hikâyesini gönderdiğinde henüz on altı yaşındadır. Hikâye Halit Ziya’nın Hizmet gazetesinde yayınlanır. Mehmed Rauf İzmir’deki Halit Ziya’ya mektuplar yazmaya başlar ve aralarında abi kardeş ilişkisi kurulur. Halit Ziya özellikle İstanbul’da yaşamaya başladıktan sonra Mehmed Rauf’un en önemli destekçisi olur ve edebiyatta önünü açar. Mehmed Rauf romanları, öyküleri ve mensur şiirleriyle Edebiyatı Cedide’nin en genç ve dikkati çeken yazarlarından olur. Eylül romanıyla ününün doruğuna erişir.

Her çıkışın bir inişi vardır ama Mehmed Rauf için bu iniş oldukça hızlı ve acı olmuştur. Halit Ziya, o kendini romanlarının kahramanlarıyla özdeşleştirir, bütün duygu ve davranışları kahramanları gibidir, diye yorumluyor. Mehmed Rauf bir aşk adamıdır ve aşkları için her şeyi feda eder. Tevfik Fikret'in halasının kızı Ayşe Sermet Hanım'la evlenmiş, içgüveyi olarak Rumelihisarı’nda Tevfik Fikret’le aynı yalıyı paylaşmaktadır. Bu evlilikten Fatma Nihal ve Süheyla adında iki kızı olmuştur. Rahat bir işi, edebiyat aleminde ünü vardır ama bunlar onun bohem bir hayat yaşamasına ve aşkların peşinden koşmasına engel olmaz.  Evliyken zengin bir ailenin kızı olan Besime Hanım’la İzmir’de evlenir, ondan da bir oğlu dünyaya gelir. Daha sonra da romanlarını okuyarak kendisine âşık olan, kendinden yirmi sekiz yaş küçük Muazzez Hanım’la evlenecektir. Kim bilir araya başka ne aşklar girmiştir. Ama bu bohem hayat işinde, hayatında ve edebiyattaki yerini sarsar. Esas darbeyi de kendi kendisine vurur. Dönemin modasına uyup çok para kazanmak amacıyla Bir Zambak’ın Hikâyesi adlı bir roman yayınlatır. Dâhiliye Nezareti kitabı pornografik bulunup toplatılınca kesin düşüş başlar. Askeri mahkemede yargılanır ve altı ay hapis cezası alır. Hapis edilir, askerlik görevinden atılır. Ailesi, arkadaşları ilişkilerini keserler. Bu sırada yaşadığı yasak bir aşkta karşılık bulamayınca intihara teşebbüs eder. İntihar haberi iyice dışlanmasına neden olur. Geriye Hüseyin Cahit, Halit Ziya gibi gerçek dostları kalacaktır. Onların desteğiyle dergi ve gazetelerde takma isimlerle hemen her konuda yazarak, magazin dergileri yayınlayarak hayatını kazanmaya çalışacaktır. Ama bu düzelme de uzun sürmez ve geçirdiği kısmi felçle elini kullanamaz, yazamaz hale gelir. Artık o söylüyor karısı yazıya geçiriyordur. İki yıl sonra, 1928’de ikinci bir felç şuurunu kaybetmiş olarak yatağa düşmesine, hiçbir şey yapamaz hale gelmesine neden olur.

Eleştirmenler, biyografisini yazanlar en verimli yıllarının 1897’den itibaren Servet-i Fünûn mecmuasında ve diğer dergilerde yazdığı, eserlerinin kitap olarak yayınlandığı yaklaşık beş yıl süren dönem olduğunu belirtirler. Mehmed Rauf da 1919-1920 ve 1927 yıllarında beşer yazıdan oluşan iki grup halinde yayımladığı anılarında bu yıllardan söz etmiş, başta Halit Ziya olmak üzere o dönemde tanıdığı, dostluk kurduğu şair ve yazarları konu etmiş.

Modern Türk romanının kurucularından büyük bir yazar olduğu ölümünden sonra teslim edilen ve başta Eylül olmak üzere birçok eseri defalarca yeniden basılan Mehmed Rauf’un anılarına nedense gereken ilgi gösterilmemiş. Mehmed Rauf hakkında en kapsamlı doktora çalışmasını yapan Rahim Tarım kendisi ve dönemi hakkında yapılan tüm çalışmalarda bu anıların kullanılmasına rağmen derlenip kitaplaşmamasının nedeninin döneme ilişkin bilindik şeyler söylediğinin düşünülmesi olduğunu belirtiyor. Mehmed Rauf’un bakış açısının farkını önemsememişler anlaşılan. Rahim Tarım bu anıları “Mehmet Rauf’un Anıları” adıyla bir araya getirip kitaplaştırmakla kalmamış, Mehmed Rauf’un anı niteliğinde olan ve yine dergi ve gazete sayfalarında kalan yazılarını da eklemiş toplama. Sonuçta ortaya 224 sayfalık bir eser çıkmış.

“Mehmet Rauf’un Anıları”ndan hem yazarın edebiyata başlayışının, Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Cenap Şahabettin, Tevfik Fikret ve diğer önemli isimlerle tanışmasının, ilk eserlerinin yayınlanmasının öykülerini birinci elden öğreniyoruz hem de Servet-i Fünun kuşağındaki şair ve yazarların bir araya gelişlerinin öyküsünü, aralarındaki dostluklara, kavgalara, polemiklere şahit oluyoruz. Dönemin yayın dünyasını içeriden bir bakışla tanıyoruz. Mehmed Rauf güncel olaylara, siyasi gelişmelere nasıl tavır aldıklarını da anlatıyor. Sansürle verilen mücadele ve yurtdışına kaçma çabaları da dikkate değer. Rahim Tarım’ın açıklayıcı ve tamamlayıcı notları ile de anılar daha da zenginleşmiş. Mehmed Rauf’u, yazarlık serüvenini kendi ağzından öğrenmek, Servet-i Fünun şair ve yazarlarını anılarla tanımak açısından kıymetli bir eser. (03.03.2023, Hürriyet Kitap - Sanat). 

Yorumlar