Selim İleri'nin "Yalnız Evler Soğuk Olur" (Everest yay.) romanı beklenmedik bir misafir gibi geldi. Hızla okumaya başladım.
"Yalnız Evler Soğuk Olur" “ Bu romanın anlatıcısı Selim İleri’ye çok benziyor”, diye tanıtılmış arka kapakta. Çok benzemek bence mütevazı bir niteleme. Çünkü kapaktan başlayarak anlatıcı kahramanın Selim İleri olduğunu anlamamak mümkün değil. Yine arka kapakta belirtildiği gibi anlatıcı kahraman, Selim İleri çocukluğundan başlayarak anıları yad etmekle kalmıyor, kitaplarından da adlı adınca söz ediyor, onları yorumluyor, eserleri arasındaki bağlantıları açıklıyor. Yani bir gizlenme çabası yok, aksine açıklama, netleştirme çabası var. Selim İleri roman kahramanı olarak kendini cesurca metne yerleştirmiş. Çünkü "Yalnız Evler Soğuk Olur" hem geçmişi anımsama ve özeleştiri vesilesi hem de bir özür metni. Romanın kapağını da ve metnini de bu özürün dilendiği Süha Rikkat, Selim İleri ile paylaşıyor.
İyi
Selim İleri okurları Süha Rikkat’i anımsayacaktır. Selim İleri’nin “Ölünceye
Kadar Seninim” adlı eserinin kahramanıydı. 1983’de yayınlanan romanda Süha
Rikkat elli sekiz yaşında, otuz dokuz yıllık bir romancıdır. Kırktan fazla aşk
ve kara sevda romanı kaleme almış bir “piyasa romancısı” olan Süha Rikkat’in
yaşamı anlatılır, sırlarla dolu dünyasına girilir.
Süha
Rikkat, genellikle eksikliğini hissettiği “aşk duygusu” üzerine yazmaktadır.
Yalınız bir kadındır. Anne ve babasını kaybetmiş, hayatına giren kişiler
tarafında da terk edilmiştir. Romanları onun yalnızlığını giderecek, aradığı
aşkı anlatacak, gizlemeye çalıştığı duyguları
açığa çıkaracak araçlardır onun için. Çok okunur, çok sevilir.
Eserlerinin telifleri ile geçinen nadir yazarlardan biri olur.
Selim
İleri, Süha Rikkat’in hikâyesini ve dönemin sosyal ve siyasî yapısının insan
psikolojisine olan etkilerini anlatırken popüler aşk romanlarının abartılı
romantizminin parodisini de yapar. Ama daha da önemlisi Süha Rikkat’in hayal
ile gerçeklik arasındaki dünyasını onun şizofrenik bakışı ve anlatımıyla
yansıtmasıdır.
Süha
Rikkat, "Yalnız Evler Soğuk Olur"da hayal ve gerçek arasında yeniden
ortaya çıkar. Hem genç bir kadındır hem de ölümü bekleyen “yaşlı bir kız”.
Tamamen terk edilmiştir. Arayanı soranı yoktur. Tek amacı ölmeden önce yazarlık
değerini anımsatacak bir eser kaleme almaktır.
Süha
Rikkat yalnızlaştıkça geçmişe daha çok bağlanmış ve anılarına sarılmış, onlarla
yaşar hale gelmiştir. Geçmişle bugün içiçe geçmiştir. Birbirinden
ayırdedilemez. Onu birkaç kat yukarıdaki evinden izleyen anlatıcı kahraman
Selim İleri Rikkat'in iç dünyasını ve yaşadığı çatışmaları derinlemesine gözler
önüne serer. Özellikle terk edilmişlik duygusu ve yalnızlık belirginleşir.
Selim
İleri ile Süha Rikkat’in anlatımları zamanla birbirine karışır. Adeta tek bir
benlik halini alırlar. Çünkü Selim İleri, Süha Rikkat’i izler ve onun hakkında
düşünürken aslında kendiyle, bugünü ve geçmişiyle hesaplaşmaktadır.
Hesaplaşmanın
bir boyutu da iki kahraman, Süha Rikkat ile Selim İleri arasında
olacaktır. Süha Rikkat, anlatıcı
kahraman Selim İleri’ye “Ölünceye Kadar Seninim”de kendisini neden öyle
anlattığını, eserlerini neden küçümsermiş gibi bir tavır takındığını sorar.
Bilindiği gibi “Ölünceye Kadar Seninim”de Elias Kanetti’nin Körleşme’si ile
metinlerarası bağlar kurulsa da Süha Rikkat Kerime Nadir’in hayatından ve
kişiliğinden izler taşır. Kırkların, ellilerin popüler romancılarının adeta bir
simgesi olur. Kerime Nadir’in romanlarına yapılan göndermelerle de popüler aşk
romanları anımsatılır.
Süha
Rikkat üç ihtilal geçirmiş, Türkiye’de yaşanan toplumsal değişime şahit
olmuştur. İyi ve kötü yanlarıyla Adnan Menderes’i, 6-7 Eylül’ü, 12 Mart’ı, 12
Eylül’ü anımsar. Tüm siyasi idamlar, tüm genç ölümler onun içinde derin bir
yaradır. Onun bu tanıklıkları romandaki toplumsal eleştiriyi ve tarihsel dokuyu
güçlendirir.
“Tozlu
Aşk Romanları” adıyla “Hayal ve Istırap” ve “Kafes” romanlarıyla bir üçleme
olacak olan “Ölünceye Kadar Seninim” Selim İleri’nin romancılığında anlatım
teknikleri açısından da bir dönüm noktasıydı. Selim İleri'nin kullanmış olduğu
bilinç akışı tekniği, iç monologlar, geriye dönüşler, karakterlerin duygusal
derinliğini ve çelişkilerini okuyucuya aktarmada etkili oldu. Metinlerarası
göndermeler ise İleri'nin eserlerindeki derinlik ve katmanlılık hissini
artırmasını, tek anlamdan sıyrılıp çoğul anlama ulaşmasını sağladı. İlk
yayınlandıklarında okurdan yeterli ligiyi görmese, zamanla değerleri anlaşılsa
da eleştirmenlerin ve akademisyenlerin çok ilgisini çekti, birçok çalışma
yapıldı.
Selim
İleri "Yalnız Evler Soğuk Olur"da ustalaştığı tüm bu teknikleri
kullanmakla kalmıyor, roman tanımını da değiştiriyor. Son dönem anlatılarında
gördüğümüz tavrını daha da derinleştirip “giriş-gelişme-sonuç”tan oluşan tipik
bir roman yazmak yerine herhangi bir sınırlamaya gelmeyecek bir metin üretiyor.
Üstelik bunu türlerarası yakınlaşmayı artırarak yapıyor. Anlatı, deneme ile
sıkı bağlar kurarken zaman zaman günlük, anı, mektup gibi edebiyatın ihmal
edilmiş türlerini de bünyesine dahil ediyor ve romanın biçimsel ve içeriksel
gücünü artırıyor.
Büyük
bir ustanın olgunluk çağı eseri olarak "Yalnız Evler Soğuk Olur"
Selim İleri'nin edebi dünyasına derin bir bakış sunan, karakter odaklı ve
biçimsel açıdan güçlü bir roman. İleri'nin tarzını ve temalarını seven
okuyucular için önemli bir okuma önerisi olduğu kadar, yeni arayışlardaki
okurlar için de iyi ve farklı bir okuma deneyimi.(05.0.5. 2024).
Yorumlar