Edebiyat çevrelerinde, tutkulu okurlar arasında efsaneleşmiş, kültleşmiş eserler vardır. Bunları bulmak da okumak da zordur. Bu kitaplara sahip olanlar, okumayı başaranlar ayrıcalıklı sayılır. Yasaklanıp toplatılmış olabilirler. Çok az sayıda basılmış, bir daha basılmamış olabilirler. Yazarı kitabı basıldıktan sonra yok etmiş olabilir. Yayınevi satıştan çekmiş olabilir. Birçok olasılık vardır ama bu tür kitapların ardında hep gizemli bir hikâye ve sırlar vardır. Bu tip çok nadir bulunan kitapların izini sürmek bazısı gerçek çoğu uydurma bu öykülerin izini de sürmek demektir. Mohamed Mbougar Sarr “İnsanların En Gizli Hatırası”nda böyle bir kitabın ve yazarının öyküsünü anlatıyor.
Mohamed Mbougar Sarr, Senegalli bir yazar. 1990’da
Dakar’da doğmuş. Senegal'in Diourbel kentinde büyümüş, Fransa'da eğitim görmüş.
Yazarlık yaşamına öykülerle başlamış. Öyküleriyle birçok ödül kazanmış. Dört
romanı yayınlanmış. “İnsanların En Gizli Hatırası”ıyla 2021 Goncourt Ödülü’nü
kazanmış ve bunu başaran ilk Sahra Altı Afrikalı olmuş. Ödülü kazanan en genç
ikinci yazarmış.
Sarr’ı Türkçede ilk kez dördüncü romanı ile okuyoruz. “La
plus secrète mémoire des hommes”u Türkçeye Şirin Erkan Leitao “İnsanların En
Gizli Hatırası” adıyla çevirmiş (Everest yay. Mayıs 2024). Diğer dillere
çevirilerde “Erkekler” ya da “adamlar” denirken Türkçede neden “İnsanlar”
demeyi tercih etti? Bu sorunun cevabı çeviri eleştirmenlerinin ilgi alanına
girer. Ama bizde bu tür bir çeviri eleştirisi yok. Kitabın adındaki hoşuma
giden bu tercih dışında ben genelinde çevirinin Türkçesini başarılı buldum.
Mohamed Mbougar Sarr romanda kahramanı Senegalli genç
yazar Diégane Latyr Faye’in “1938’de Paris’te yayımlandığında büyük ses getiren
fakat kısa süre sonra tüm nüshaları toplatılan gizemli bir romanın izini
sürmesinin öyküsünü” anlatıyor. Roman gerçek bir olaydan kaynaklanıyor ya da
esinleniyor. Malili yazar Yambo Ouologuem’in 1968'de, eleştirmenler tarafından
övgülerle karşılanan ve Renaudot Ödülü’nü kazanan, ancak daha sonra intihal ile
suçlanan bir roman olan “Le Devoir de violence'ı” ve sonra Ouologuem’in
yaşadıkları “İnsanların En Gizli Hatırası”nın çıkış noktası olmuş. Zaten kitap
da Yambo Ouologuem’e adanmış.
T C Elimane “Le labyrinthe de l’inhumain” adlı ilk romanı
ile Fransa’nın önemli ödüllerinden birini kazanmıştır. Başlangıçta övgülerle
karşılanan ve “Afrikalı Rimbaud” gibi isimler yakıştırılan T C Elimane kısa bir
süre sonra eserinin konusunu bir Afrika efsanesinden, tek tek cümlelerin tamamını
önemli edebiyat klasiklerinden intihal etmekle suçlanmış, ırkçı eleştirilerin
hedefi olmuş ve gözden düşmüş. Yayınevi kitabı satıştan çekmiş, yazarı da
ortadan kaybolmuştur.
Diégane’ “zenci Rimbaud”nun peşinde Paris’ten Amsterdam’a, Arjantin’e ve nihayet Senagal’e dek yazarın izini sürer. Gizemli yazar T C Elimane’nin ortadan kaybolduktan sonraki yaşamını ve kitabın gerçek öyküsünü anlamaya çalışır. Devamı gelecek gibi görünen bu ilk romandan sonra T C Elimane’nin bir şey yazıp yazmadığını bulmaya çalışır.
Diégane Latyr Faye bu iz sürmesi sırasında hem intihalle
suçlanan kült romanın öyküsü ortaya çıkmaya başlar hem de yavaş yavaş T C
Elimane’nin yaşam öyküsü netleşir. T C Elimane’nin öyküsü aynı zamanda yirminci
yüzyılın öyküsüdür. İkinci Dünya Savaşı’nda yaşananlardan, emperyalist
ülkelerin sömürgelerinde yaptıklarından büyük mücadelelerle “özgürlüğüne
kavuşan” Afrika devletlerinde aynı emperyalistlerin oynadığı oyunlara, gizli
iktidarlarını korumak için sahneledikleri darbelere uzanır anlatı. Bir yanda da
yirminci yüzyıl edebiyat ve yayıncılık tarihinin derinliklerine ineriz. T C
Elimane’nin romanının başına gelenler bir edebiyat eseri aslında nedir,
orijinal eser nedir, intihal neye denir gibi önemli tartışmaları da gündeme
getiriyor. Sadece alıntılardan bir roman oluşturup “postmodern edebiyat”ın
başyapıtını da yazmış olabilirsiniz, berbat bir intihal de yapmış
olabilirsiniz. Bunun ölçüsü nedir, aradaki fark nasıl anlaşılır?
Bir başka boyut ise edebiyatın dili tartışması. Senegal
eski bir Fransız sömürgesi. Eğitim dili Fransızca. Yazarların hedefi Fransa’da
kitaplarının basılması ve orada tanınmak.
Yani Fransız edebiyatının içinde var olmayı, bir “Fransız yazar” olarak
dünyada meşhur olmayı hedefliyorlar. Bu bakış açısı ne kadar gerçekçi? Fransız
edebiyat ortamı bu tür yazarları ne kadar benimseyip kendilerinden sayıyor ne
kadar oryantalist bakış açısıyla “hoşluk” olarak görüyor? Bizim de başka
dillerde yazan “yazarlarımız” açısından tartıştığımız bir konu. Kitabın
tanıtımına alıntılanan Sarr’ın cümleleri tartışmaya katkı açısından önemli.
“Fakat siz Afrikalı yazarlar ve entelektüeller, kendinizi bazı
kimliklendirmelerden sakının. Burjuva Fransa, vicdanını rahat tutmak için
elbette içinizden birini kutsayacak. Arada bir başarıya ulaşan ya da model
mertebesine yükseltilen bir Afrikalı çıkacak ortaya. Fakat inan bana, temelde
yabancısınız ve eserleriniz ne derece değerli olursa olsun yabancı
kalacaksınız. Siz buralı değilsiniz.”
Mohamed Mbougar Sarr bu sözleri kendi için de ediyor
sanırım. “İnsanların En Gizli Hatırası” ve kazandığı başarılar bu açıdan da
değerlendirilebilir ama kendimizi kısır tartışmalara sokmadan romanı okumak en
iyisi. Çünkü Mohamed Mbougar Sarr’ın “büyük”, “klasikleşecek”, çok okunacak, kült
olacak bir roman yazmayı hedeflemiş. Bu amaçla konu ve anlatım açısından ne
gerekiyorsa yapmış. Bu tür romanlarda rastlanılan tüm biçimsel ve içeriksel
özellikleri kullanmış. Ortaya karışık bir yemek çıkmış. Büyülü gerçekçi
anlatılardan tarihi romana, biyografiden polisiyeye, gizeme birçok türe
rastlıyoruz bu 502 sayfalık anlatıda. Bu yemeğin tamamını yiyip keyif de
alabilirsiniz bu karmaşa için yazarı eleştire de bilirsiniz. Sonuçta Goncourt
Ödülü yanında birçok ödülde adı geçmiş, eleştirmenlerce “yılın en parlak eseri”
gibi nitelemelerle anılmış. Bir yılda 550 bin satışa ulaşmış. Nihayetinde
birçok dile çevrilmiş. Sarr’a dünya çapında ün kazandırmış bir kitap söz konusu.
Proje başarıya ulaşmış denilebilir.
Sarr’ın çok başarılı ve akıcı bir anlatımı var.
Atalarının Afrika’daki hayatını anlattığı bölüm gibi bazı yerleri gereğinden
çok uzattığını düşünsem de genelde tempoyu düşürmüyor ve bu uzun metni sonuna
kadar okutmayı başarıyor. Gündeme getirdiği siyasi ya da edebi tartışma
konuları ile bol bol düşündürüyor. Klasik mi olacak, kült eser mi sayılacak
yoksa bir çoksatan olarak mı değerlendirilecek bilemem ama “İnsanların En Gizli
Hatırası”nı ilgi ve merakla okudum. (30.06.2024)
Yorumlar