Nobel ödüllü Patrick Modiano otobiyografi ile tarihi kurgunun karışımı olan romanlarıyla tanınmış bir yazar. Modiano, II. Dünya Savaşı sırasında Fransa’da yaşananları bireye odaklanarak anlatır ve “insan deneyimine duyduğu hayranlığı, bireysel ve kolektif kimlikleri, sorumlulukları, sadakatleri, hafızayı ve kayıpları incelemek için kullanır”. Nazi işgali sırasında Paris’teki yaşam ve Yahudilerin başlarından geçenler Modiano’nun çalışmalarının merkezinde yer almış hep. Türkçede yeni okuduğumuz ve yazarın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Dora Bruder de (Can yay. Temmuz 2024) ilk bakışta bu anlayışını sürdürdüğü bir eseridir. Ama Modiano bu eserini hep diğerlerinden farklı tutmuş. Çünkü Dora Bruder kurgu değil, gerçeklere dayanan, belgesel niteliği ağır basan bir eser, hatta araştırma.
Modiano,
1988’de eski gazeteleri incelerken 31 Aralık 1941 tarihli Paris-Soir
gazetesinin üçüncü sayfasında bir kayıp ilanı dikkatini çekmiş. İlan şöyleymiş:
"PARIS. Kayıp genç kız aranıyor, Dora Bruder, 15 yaşında, 1,55 m boyunda,
oval yüz, gri kestane gözler, üzerinde gri spor manto, bordo kazak, lacivert
etek ve şapka ile kahverengi spor ayakkabılar. Her türlü bilginin Ornano
Bulvarı no 41 Paris adresindeki Mösyö ve Madam Bruder'e iletilmesi."
Modiano bu ilanla aranılan Dora Bruder’in peşine düşüyor ve kim olduğunu, başına
neler geldiğini bulmaya çalışıyor. Aslında bu iz sürmenin de Modiano’nun
eserlerindeki tipik yapının bir benzeri olduğunu söyleyebiliriz. Bu eserin
farkı tamamen gerçek bilgilere dayanması ve Modiano’nun bir yazar olarak hiçbir
müdahalede bulunmadan araştırması sırasında yaşananları, sonucunda elde ettiği
bilgileri paylaşmasından oluşuyor.
Patrick
Modiano yıllara yayılan araştırması sırasında Dora Bruder’in izini sürüyor ve
resmî belgelerde bulduğu bilgilerle onun yaşam öyküsünü ve kayıp olayından
sonra başına neler geldiğini öğrenmeye çalışıyor. 1941-1942 dönemine ait resmî
belgeleri inceliyor, gazeteleri hatta telefon rehberlerini tarıyor. Alanın
uzmanlarından yardım alıyor.
Dora
Bruder’in ve bir otel odasında birlikte yaşadığı anne babasının öyküleri kopuk
parçalar halinde de olsa yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Bilgiler tam ve eksiksiz
değil. Hatta yıllar süren bu araştırmada çok az bilgiye ulaşabildiğini de
söyleyebiliriz. Çünkü Yahudilere yapılanlar resmî belgelerden silinmiş ya da
ilgili belgeler yok edilmiş.
Paris’te yaşayan Yahudi bir genç olarak Dora Bruder’in yaşamı aslında Nazi işgali altındaki şehirde yaşananların ve özellikle Yahudilerin başına neler geldiğinin, toplama kamplarına uzanan öykülerinin binlerce örneğinden biri. Bu niteliği ile de dönemi, o dönemde yaşananları simgeliyor.
Dora
Bruder’in yaşadığı sokaklar Modiano’nun da yaşadığı yerlerdir. Modiano,
Bruder’in yaşam öyküsünün izini sürerken kendi babasının yaşadıklarıyla da
benzerlikler buluyor. Yani biyografi bir yerde otobiyografiye dönüşüyor.
Öyküler birbirleriyle buluşuyor. Bir Fransız Yahudisi olarak daha önce
doğsaymış Dora'nın ve o dönem çeşitli bahanelerle Fransız polisince
tutuklananların toplama kamplarında ölümle sonuçlanan kaderini paylaşacakmış.
Patrick
Modiano bu konuyu önce bir roman olarak kaleme almış. Voyage Noces (Balayı) adlı
romanı yayınlatmış. Bu romanı bitirdiğinde eksiklik hissi duymuş ve
araştırmalarına devam etmeye karar vermiş. Araştırdıkça da daha ayrıntılı
bilgilere ulaşmış. Kitabın Türkçe çevirisinin girişinde usta çevirmen Ebru
Erbaş bu yazım sürecini ayrıntılı olarak anlatıyor. Önsöz deyip geçmemekte,
okumakta fayda var. Erbaş’ın açıklamaları ile eserin niteliği ve önemi daha da
netleşiyor.
Eleştirmenler Dora Bruder’i bir anti roman olarak tanımlamış. Bir metin nereye kadar belgeseldir nereden sonra edebiyat eseri halini alır tabii ki tartışma konusu. Ama bu tartışmalar bir yana Dora Bruder’in 18 Eylül 1942’de Auschwitz'e gönderilmesi ve orada öldürülmesi ile sonuçlanan öyküsünün belgeleri izleyerek anlatılmasının normal bir romandan çok daha etkileyici olduğunu düşünüyorum. (21.07.2024)

Yorumlar