“Sabiha Sertel’i tanıyor muyuz?”


Türk kültür hayatında çok az sayıda ama çok önemli rollerde bulunmuş kadın yazarlar var. Kadın olarak toplum içinde de Cağaloğlu’nda basın ya da yayın kuruluşlarında da bulunmanın çok zor olduğu dönemlerde yazar, gazeteci ya da çevirmen olarak çoğunlukla bu görevlerin hepsinin birden yaparak yer edinmiş, görüşlerini aykırı geleceğine aldırmadan cesurca söylemiş ve bunun karşılığını işsizlik, davalar, hapis ve baskı ile almış ama yılmamış kadınlar bunlar. Onları çoğunlukla isimleriyle, hatta sadece  takma isimleriyle ve tam olarak ayrıntılandırılamamış kısa yaşam öyküleriyle biliyoruz ama eserlerini onlarca yıl sonra, ancak şimdilerle, gayretli ve meraklı araştırmacılar sayesinde okuyabiliyoruz. Böyle adı bilinip ne yazdığı pek bilinmeyen kadınlardan biri de Sabiha Sertel’dir.   

“Sabiha Sertel’i tanıyor muyuz?” diye sorarak başlamış sunuş yazısına Tuncay Birkan. “İlk profesyonel kadın gazeteci”,  “Türkiye’de feminizmin öncülerinden”, “İlk kez yargılanan kadın gazeteci”, “en çok yargılanan gazeteci”, “yazdığı gazete ve dergilere en çok yasak getirilen gazeteci”, “en çok yazma yasağı getirilen yazar” ve “gazetesi başına yıkılan, beş yıl boyunca davalar, hapis tehdidi ve sürekli polis takibi ile yıldırılan, yurtdışına kaçmak zorunda kalan ve ömür boyu ülkesine dönmesine izin verilmeyen aydın” gibi bir çok tanımlama, niteleme biliyoruz hakkında. Bunların hepsi de doğruydu ama böylesi baskı ve zulme uğramasına neden olan yazılarının çok azını okuyabilmiştik. Sabiha Sertel’in neler yazdığı hakkında çok az bilgimiz vardı. Çünkü ortada birkaç kitaptan başka somut örnekler yoktu. 

Sabiha Sertel’i otobiyografisi Roman Gibi ‘den, kızı Yıldız Sertel’in yazı ve anılarından, özellikle Annem Sabiha Sertel Kimdi, Neler Yazdı?  adlı kitabından ve başta Gün Benderli’ninkiler olmak üzere çeşitli zamanlarda onunla birlikte olmuş kişilerin anılarından tanıyoruz, daha doğrusu tanımaya çalışıyoruz.

Sabiha Sertel 1895’te Selanik’te doğmuş. Ortaöğrenimini Selanik İnas Lisesi ve bir Fransız okulunda tamamlamış. Selanik’teki öğrenciliği sırasında yazıları Zekeriya Sertel'in Yeni Felsefe dergisinde yayınlanmaya başlamış, Osmanlı Cemiyetinde Kadın başlıklı yazısı "yılın en iyi yazısı" ödülünü kazanmış. Selanik’in Yunan işgaline uğraması üzerine 1912 yılında ailesiyle İstanbul’a göçmüşler. 1915’te Mehmet Zekeriya (Sertel) Bey ile evlenmiş. 1919’da eşi Zekeriya Sertel’le birlikte çıkardıkları Büyük Mecmua’da aktif gazetecilik hayatı başlamış. Aynı yıl Hailde Edip’in önerisiyle Zekeriya Bey’le birlikte, burslu olarak ABD’ye gitmiş. Columbia Üniversitesi’nde sosyal hizmet okumuş. Orada Marx ve Engels’in eserleri ile karşılaşmış.

1923’te eğitimlerini tamamlayıp Türkiye’ye dönmüşler. Yazarlık hayatını CumhuriyetResimli AyResimli Her Şey ve Tan gazetesi gibi birçok yayında sürdürmüş. Gazetecilik yapamadığı zamanlarda ansiklopedici ve yayıncı olarak çalışmış. Sosyalizmin klasik eserlerinden çeviriler yapmış. Yazıları ve yaptığı yayınlar nedeniyle çeşitli kereler yargılanmış, tutuklanmış. Tan gazetesi yağmalanıp yıkıldıktan sonra yazarlık yapması engellenmiş. 1950’de Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldıktan sonra çeşitli Avrupa ülkelerinde sürgün hayatı yaşamış. 1930’lardan beri üyesi olduğu TKP’de çeşitli görevler üstlenmiş. Yayınlayacak yer olmasa da yazı yazmaya devam etmiş. Yazılarından bazıları Azerbaycan gazetelerinde yayınlanmış. Türkiye’ye dönme talebi reddedilmiş. 1968’de Bakü’de ölmüş.  

Tuncay Birkan, “Sabiha Sertel’i tanıyor muyuz?” sorusunu sorduğu derlemesi “Görüyoruz Duyuyoruz”da (Metis yay. Eylül 2024) bu eksiği kapamaya, Sabiha Sertel’in nasıl bir yazar olduğunu, neler yazdığını anlamamıza yardımcı olmaya çalışıyor. Sabiha Sertel’in 1929-1945 arasında kendi adıyla ya da takma adla yazdığı binlerce yazı arasından onun yazar kimliğini anlayabileceğimiz, ilgi alanlarını ve onlara yaklaşımlarını öğrenebileceğimiz bir seçki yapmış.  336 sayfalık derlemede “Hak Arayamayan Kamunun Hakları”, “Ülke Siyaseti”, “Dünya Siyaseti”, “Fikriyat”, ve  “Edebiyat, Sanat, Kültür” başlıkları altında yazıları toplamış. Çoğunluğu Resimli Ay dergisi ve Tan ve Cumhuriyet gazetesinden derlenmiş yazılar. Demokrasi, adalet, düşünce ve ifade özgürlüğü, siyasi ve sendikal örgütlenme hakkı, kadın hakları, çocuk hakları, yaşam şartlarının iyileştirilmesi hakkında yazılar bunlar. Cesur bir söylemi var. Derdini doğrudan ve çok net bir şekilde anlatmayı biliyor.  Boş konuşmuyor, çarpıcı örnekler veriyor, tanıklar, deliller, somut kaynaklar gösteriyor. Örneklerinin çoğunu Türkiye’de “demokrasinin beşiği” olarak bilinen ve o zamanlar hayranlıkla bakılan ABD’den veriyor. Ama Sovyet Rusya’yı desteklemekle, komünist olmakla suçlanıyor sürekli. Bunda kuşkusuz faşizme ve Türkiye’deki gizli faşistlere karşı verdiği mücadelenin etkisi var.  Goebbels’in dikkatini çekecek, aracılarla uyaracak kadar etkili olmuş bu yazılar.

Sovyetler Birliğİ’nden, sosyalizmden söz etse hemen yargılanıp hapsedileceğini de biliyor kuşkusuz. Zaten ilk hedefi ve talebi sosyalizm değil adil ve demokratik bir düzen kurulması.  Sadece yüksek politika ile ilgili değil, yaşam şartlarını, vatandaşın uğradığı haksızlığı, pahalılık ve karaborsayı somut örneklerle ele alıp anlatıyor, eleştiriyor. Kitaptaki yazıları okuduğunuzda hem Sabiha Sertel’in bakış açısını, düşünce dünyasını hem de yazarlık yapabildiği zamanlardaki olaylara nasıl bakıp yorumladığını öğrenmiş oluyorsunuz. O zamanlardaki olayları yeniden anımsamak ve bazı sorunların hiç çözülmeden günümüze kadar geldiğini ya da aynen yeniden yaşandığını görmek açısından iyi örnekler seçmiş Tuncay Birkan.  

Sabiha Sertel yazarlık yaşamının 1913’de başladığını biliyoruz. Tuncay Birkan Sertel’in düşüncelerinin 1929’dan itibaren netleştiğini ve o nedenle bu tarihten sonraki yazılardan bir seçme yaptığını belirtiyor. Bu doğru bir bakış açısı ama ben bulduğuyla yetinmeyen, hep daha fazlasını isteyen bir okur olarak keşke 1929 öncesinden de birkaç örnek kitaba alınsaydı da bu büyük düşünce insanı ve yazarın nasıl bir değişim yaşadığını somut örneklerle görebilseydik diye düşünüyorum.

“Görüyoruz Duyuyoruz”,  hem seçilen yazıların nitelikleri ve çeşitlilikleri hem de Tuncay Birkan’ın 36 sayfalık eleştirel ve öne sürdüğü tezlerle tartışılabilecek kapsamlı sunuş yazısı ile Sabiha Sertel’i tanımak, anlamak için atılmış önemli bir adım. Umarım bu ilk adımın devamı gelir. (15.09.2024)

Yorumlar