“Vatan şairi” deyince Nâmık Kemal aklımıza gelir. Namık Kemal, vatan sevgisi ve hürriyet temalarını işleyen eserleriyle tanındığını biliriz. Tanzimat Dönemi’nin önemli şairlerinden biri olduğunu biliriz. “Vatan yahut Silistre” adlı tiyatro eseri ve “İntibah” adlı romanı, aklımıza gelir. Yaşam öyküsünü biraz bilenler milliyetçilik, millet, hürriyet kavramlarını savunan aydın olarak sürgün edildiğini, Magosa Kalesi’nde hapis kaldığını, genç yaşta öldüğünü anımsar.
Namık Kemal adı saygı duyulan, sevgiyle anılan bir şairdir.
Beşir Ayvazoğlu, “Kemal ve Nâmık
isimlerinin çocuklara “vatan şairi”ne hayranlık duyanlarca verildiği, özellikle
Kemal’in Mustafa Kemal’le birlikte daha da fazla benimsendiği bir gerçektir”
diyor.
“Vatan yahut Silistre” okullarda sıkça sahnelenen bir
tiyatro eseri. “İntibah” ise bir aşk ilişkisi üzerinden gelişen toplumsal
içerikli bir roman denemesi. En önemli özelliği Türkçede yazılmış ilk
romanlardan olması. “Vatan şairi” diyoruz ama şiirlerini hemen hiç bilmiyoruz. Siyasi
görüşlerini öğrenmek içinse birkaç yıl önce derlenen “Sürgünde Muhalefet:
Namık Kemal’in Hürriyet Gazetesi” (2019, Vakıfbank Yay.) iyi bir kaynak
olabilir. Bu önemli çalışmayı pek merak eden olduğunu sanmıyorum.
Gariptir ama, eserlerini pek bilmediğimiz Namık Kemal’e
yakıştırılan fıkraları biliriz. Bir yandan “Vatan şairi” olarak önemseyip
kutsadığımız Namık Kemal diğer yandan belden aşağı niteliği yüksek fıkralarla
küçültülmeye çalışılır. Bunun nedenini merak ederdim ama nereden kaynaklandığı
hakkında bir bilgiye rastlamamıştım. Kemal Tahir’in bütün eserlerini yayınlayan
Ketebe Yayınları’ndan çıkan, Mahmut Güven Avcı’nın “1936 Model Gençler, 1930’ların Edebiyat
Ortamı ve Kemal Tahir” adlı Kemal Tahir’in gazetecilik dönemini inceleyen
çalışmada Kemal Tahir’in “Namık Kemal İçin Diyorlar Ki” isimli bir broşürü yer
alıyor. 1930’larda bir Namık Kemal
tartışması yaşanmış ve genç gazeteci Kemal Tahir tartışmada taraf olup, anketler
yapıp Namık Kemal’i sormuş. Bu broşüre
gelen tepkiler üzerine de Kemal Tahir, Suat Derviş ve Ahmed Cevad’la beraber
“1936 Model Gençler ve Zavallı Peyami Safa” adlı ikinci bir broşür yayınlamış. Mahmut
Güven Avcı’nın çalışmasından Namık Kemal’in o yıllarda yaşanan toplumcu ve
milliyetçi saflaşmada önemli bir tartışma konusu haline getirildiği
anlaşılıyor.
Beşir Ayvazoğlu, “Kemal, Vatan şairinin cumhuriyetle imtihanı” (Ekim 2024, Kapı yay) adlı çalışmasında Namık Kemal hakkındaki tartışmaların çok daha büyük boyutlu olduğunu anlatıyor. Namık Kemal’in Türk olmadığı, milliyetçiliği değil Osmanlıcılığı savunduğu, Türkçü değil İslamcı olduğu, cumhuriyeti değil meşrutiyeti istediği gibi birçok iddia ortaya atılmış. Edebiyat açısından da bir değeri olmadığı dilinin eskiliği nedeniyle eserlerinin okunamaz durumda olduğu öne sürülmüş. Ayvazoğlu, iddiaların ve Namık Kemal’i kanondan silme girişimlerinin temelinde Atatürk’ün adının Nâmık Kemal’le birlikte sık sık anılmasından rahatsız olmaya başlamasının olabileceğini düşünüyor ve bunu sorguluyor. Diğer yanda ise Nâmık Kemal’in vatan, millet ve hürriyet anlayışını Cumhuriyet’in değerlerine aykırı bulunması var.
Devlet Namık Kemal’i ilgi alanı dışarı çıkarıp tiyatro
eserlerinin oynanmasını engellemek gibi görünmez hale getirecek, tamamen
unutturacak girişimlerde bulunurken Kemal Tahir’in de dahil olduğu tartışmalar
yaşanıyor. Nâzım Hikmet’in yıkmayı hedeflediği “putlar” arasında aslında ilk
hedef Namık Kemal’dir. Dönemin önemli sosyalistlerinden Kerim Sadi de bir
broşürle kampanyaya katılır.
Kemal Tahir’in Namık Kemal İçin Diyorlar ki (İstanbul
1936) isimli anket broşürü olayı iyice alevlendirir. Bu anket milliyetçi
düşüncedeki üniversite gençliğinin büyük tepkisini alır. Millî Türk Talebe
Birliği Namık Kemal adlı broşürle karşılık verir. Beşir Ayvazoğlu
bu gelişmeleri “broşürler savaşı” olarak adlandırıyor. Broşürler savaşına
dönemin önemli yazarları da köşe yazıları ile katılıp saf tutarlar. En şiddetli
tartışma eski dostlar Nâzım Hikmet ve Peyami Safa arasında yaşanır. Kemal
Tahir’in “1936 Model Gençler ve Zavallı Peyami Safa” adlı ikinci bir broşür
hazırlamasını sebebi bu tartışmadır. Beşir Ayvazoğlu, Nâzım Hikmet ve Peyami
Safa’nın tartışmalarını ayrıntılı olarak “Peyami” de de ele alıyor (Kapı
yay.).
Atatürk’ün vefatı ve İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi
ile rüzgârın tersine döndüğünü Nâmık Kemal’in itibarının iade edilmesi yönünde
çalışmaların başladığını yazıyor Beşir Ayvazoğlu. Yeni kurulan hükümetin ilk işlerinden biri
dört farklı renkte Nâmık Kemal pulları bastırmak oldu, diyor. Pul basmakla,
çeşitli yerlere Namık Kemal büstleri yerleştirmekle yetinmez Necip Fazıl
Kısakürek’e Namık Kemal: Şahsı-Eseri-Tesiri adlı bir eser de
ısmarlarlar (Ankara 1940). Nâmık Kemal’i savunacak diye beklenirken eleştirel
nitelik taşıyan Necip Fazıl’ın bu kitabı da büyük bir tartışma çıkarır.
Nâmık Kemal müfredata yeniden girmiş, “Vatan yahut Silistre”
yeniden okullarda sahnelenmeye
başlamıştır. Sonraki yıllarda da Nâmık Kemal’in “vatan şairliği” sık sık
vurgulanır. Akademisyenler yaşamını ve eserlerini inceleyen birçok araştırma
yapar. Öğrencilere okutulması önerilen kitaplar arasında “İntibah”ı da görürüz.
Buna başka eserlerinin yayını da eklenir zamanla ama “Vatan şairi” diye
nitelenmesine neden olan şiirlerinin basıldığına, okunduğuna pek rastlayamayız.
Devletin itibarını iade etmesi, ders kitaplarına yeniden alması Nâmık Kemal’i
şair ve yazar olarak genel okur kitlesinin ilgi alanına sokamamış. Nâmık Kemal
“Vatan şairi” olarak biliniyor ama başta şiirleri olmak üzere eserleri merak
edilmiyor, okunmuyor.
Beşir Ayvazoğlu, “Kemal”de kitabın alt başlığına uygun
olarak Vatan şairinin cumhuriyetle imtihanını her zamanki titizliğiyle ve tüm
yönleriyle ele alarak akıcı bir dile anlatıyor. Kitap sadece Nâmık Kemal ve
onun adı üzerinden alevlendirilen tartışmaları değil 1930’ların, 40’ların siyasi
ve edebi ortamlarını, entelektüel saflaşmayı da anlamamızı sağlıyor. Merakla,
çok şey öğrenerek okunacak bir eser. (10.11.2024)
Yorumlar