Adını gökkuşağından alan ressam



Tiraje Dikmen, 21 Eylül 1923 yılında Büyükada’da doğmuş. Kendisi 1925 doğumlu olduğunu söylermiş. Yani doğum tarihi tartışmalı. Varlıklı bir ailenin çocuğu. Babası, Baytar Mektebi müderrislerinden veteriner hekim Cafer Fahri Dikmen. Ablası ressam Şükriye Dikmen.
  Bir sanat ortamında büyümüş. Çocukluğundan itibaren ressamlarla, sanatçılarla, yazarlarla birlikte bulunmuş. Çocukluğunun geçtiği Büyükada’nın hayatında önemli bir yeri var. Orayla bağını hiç koparmamış ama Paris yaşamında belirleyici olmuş.

Tiraje de ablası gibi resim eğitimi almak istiyor.  “Bir ailede iki ressam olmaz” diye mi düşünüyorlar bilinmez, ailesi öncelikle bir meslek sahibi olmasını, üniversiteye gitmesini istemiş. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okumuş. Bu okulu kendi seçmiş ve iktisat eğitiminin sanatına olumlu katkısı olduğunu düşünüyormuş. Dünyaya toplumcu bir anlayışla bakmasında, göçlerle, grevlerle, öğrenci hareketleriyle yakından ilgilenip resimlerine yansıtmasında bu eğitimin etkisi olduğunu düşünebiliriz.

Doktora tezi için çalışmalara başlamasından iktisat eğitimini sevdiğini anlaşılıyor. Ama asistan olarak okulda kalma tekliflerini kabul etmemiş. Çünkü o ressam olmak istiyor ve attığı adımlar hep bu yönde. Kararlı, bildiğini okuyan bir kişiliği olduğunu anlıyoruz.  

İktisat okumuş ama sanat eğitimi de almayı başarmış. Güzel sanatlar akademisinde misafir öğrenci olmuş. Ona bu olanağı sağlayan da Léopold Lévy. Lévy, Tiraje’nin yaşamında da sanatında da hep koruyucu kollayıcı olacak, daha sonra Paris’te yaşarken de önünü açıcı desteklerde bulunacak. 

Ünlü ressam Léopold Lévy, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nin resim bölümünün başına geçiyor. Lévy’nin iyi bir öğretmen olduğu da anlaşılıyor, öğrencileri için ufuk açıcı, destekleyici olmuş. Öğrencileri onu sevmiş. Tiraje ile ilişkilerinin ise daha da yoğun olduğunu düşünebiliriz.  

Tiraje Dikmen İstanbul’da başladığı sanat eğitimini Paris’te sürdürmüş.  Lévy’nin de desteğiyle sanat çevrelerine gitmiş, tanınmış ressamlarla dostluklar kurmuş, Paris’in önemli galerilerinde sergiler açmış. Sergileri Fransız basınında yer bulmuş, iyi eleştiriler almış. Max Ernst’in eserlerine ilham vermiş. 1949’dan 1980’li yıllara kadar Paris’te yaşamış.

İstanbul’a dönmek zorunda kaldığında bile Paris’le bağını koparmadığı, atölyesini kapatmadığı belirtiliyor. Biyografilerinde hep “Paris’ten ayrılmadı” diye yazdırmış. Göz önünde olmayı sevmeyen, üretken ama “az ama öz”  prensibiyle çok az sayıda ama etkili sergiler açan bir sanatçı. Yaşamı gözler önünde değil. 

Türkiye’ye dönüşünden sonra Büyükada’daki aile yadigarı köşkte yaşamış. Önemli sergiler açmış. Bir yandan da Büyükada’yı ve köşkü korumak için mücadeleler vermiş. 

Necmi Sönmez bir süredir ilginç bir dizi kitap kaleme alıyor. Üzerinde çalıştığı sanatçıların sanatını ve yaşamını maddeler halinde, alfabetik dizilimde ele alıyor.  Ama kronolojiye uymayı da başarıyor. Rahat ve akıcı bir anlatımla da çalışmasını okunaklı hale getiriyor.  Belgelerle, sanatçıların eserlerinden örneklerle destekliyor çalışmalarını. Daha önce Doğan Kitap’tan Fahrelnissa Zeid ve İlhan Koman sözlükleri yayınlanmıştı.  Dizinin üçüncü kitabı “Tiraje”  (Doğan Kitap) oldu.  Necmi Sönmez, soyadını bile kullanmak gereği duymadan sadece “Tiraje” imzasını yeğleyen sanatçının yaşam öyküsünün ve sanatının izini sürmüş. Türk sanatı içinde yerini saptamaya çalışmış. Tiraje “hiçbir gruba katılmadan, herhangi bir sanat akımının peşinde gitmeden, kendi doğruları çerçevesinde sıkı bir kumaş gibi dokuyarak özel bir resim dili oluşturdu. Farklı açılımları olan bir kurgu ve renk anlayışı geliştirerek Türk sanatı içinde tekil bir konuma sahip oldu” diyor.  Tabii hakkında çok az şey bilinen Tiraje’nin yaşam öyküsünü alfabetik olarak öğrenirken onun yaşadığı yılları, sanat ortamlarını, dost çevresini de tanıyorsunuz. Hatta ölümünden sonra vasiyeti çevresinde gelişen olayları da merak ediyorsunuz. (Radikal Kitap, 27.12.2024) 

Yorumlar