Özlemle anımsanır ilk gençlik aşkları


Her şey, 1929 Haziran’ında, ortaokuldayken yılsonu sınavlarının notlarının asıldığı gün başlamış. Adını vermeyen anlatıcı kahramanımız matematikten kalmıştır. Ekimde bütünleme sınavlarına girmesi gerekecektir ve bir dersten de olsa bütünlemeye kalmak onun hayatında önemli bir ilk, adeta felaketlerin başlangıç işaretidir.
İyice kederlenen kahramanımız Finzi-Contini ailesinin malikanelerinin bulunduğu geniş bahçenin çevresinde dolaşırken yüksek duvardan kendisine seslenen 13 yaşındaki Micòl'le karşılaşır. Finzi-Contini ailesi, Ferara’nın önde gelen Yahudi ailelerindendir. Ailenin çocukları Alberto ve Micòl aşırı korumacı ve mikroplardan, hastalıklardan çok korkan anneleri nedeniyle evde eğitim almıştır. Finzi-Contini ailesiyle ve kahramanımızın yaşıtı Alberto ve Micòl ile karşılaşması ancak Yahudi bayramlarında ve dini günlerde sinagogta mümkündür ve bu karşılaşmalar da yılda birkaç kezi geçmez.
Duvarın üzerindeki Micòl ile sohbet ederken içindeki kasvet dağılır ve ilk kez bir genç kıza karşı güçlü bir duygu beslediğini hisseder. Ama Micòl’ün ısrarla davetine rağmen onun yanına tırmanmaya cesaret edemez. Finzi-Contini kardeşlerle tanışıp bahçeye girmesi ancak dokuz yıl sonra mümkün olur.
1938'deki ırk yasaları ile Yahudiler kamusal yaşamın birçok alanından dışlanmaya başlamıştır. Yahudi gençlerin üyelikten atıldıkları bir yer de tenis kulübü olur. Bu gelişme üzerine Finzi-Contini ailesi tenis kortunu gençlerin kullanımına açar. Yaz boyunca, küçük bir grup her gün bu bahçede buluşur. Anlatıcı, Finzi-Contini malikanesinde giderek daha fazla zaman geçirmeye başlar ve Micòl ile sık sık yalnız kalırlar.
Tim Parks’ın da dikkati çektiği gibi aile yüksek duvarların ardındaki malikanelerinde dışarıda gittikçe gelişen Yahudi düşmanlığını görmezden gelmeye çalışarak izole bir hayat sürmektedir. Finzi-Contini bahçesi ve malikanesi, orta sınıftan bir genç olan kahramanımız için aristokrasinin hayatına dahil olmaktır aynı zamanda. Onların zenginlikleri ve sanata ilgileri, entelektüel düzeylerinin yüksekliği, zengin resim koleksiyonları ve binerce nadir kitaptan oluşan kütüphaneleri onun için belki de düşlerinde yaşattığı bir evrene girmek gibi bir şeydir. Gündelik yaşama yansıyan sınıfsal farklılık dikkat çekicidir.
Kahramanımız karşılıksız aşkını yaşar ve gittikçe daha çok Finzi-Contini ailesi ile samimi olurken Dünya savaşa doğru gitmekte ve Faşizmin Yahudilere karşı uygulamaları sertleşmektedir. Öyle bir hal alır ki ayrımcılık belediye kütüphanesi bile Yahudi diye kahramanımızı okur olarak kabul etmez. İlginç olan bir şey de yazarımız Bassani dahil, romanda da belirtildiği gibi bir çok Yahudi’nin Faşist Parti üyesi olduğu ve Mussolini’yi destekledikleridir. Ama bu destekleri çoğunun hayatını ölüm kamplarında sonlandırmasını önlememiş.
Yapı Kredi Yayınları geçtiğimiz günlerde Bassani’nin altı kitabının yeni baskılarını yaptı. Surların İçinde, Kapıların Ardında, Balıkçıl, Kuru Otların Kokusu, Altın Gözlük ve Finzi-Contini’lerin Bahçesi okurlarla yeniden buluştu. “Finzi-Contini’lerin Bahçesi” büyük İtalyan yazarı Giorgio Bassani’nin başyapıtı sayılıyor. 
James Joyce için Dublin ne ise Giorgio Bassani için de Ferrara odur” denmiş arka kapakta. Gerçekten de eserin adına uygun olarak Finzi-Contini’lerin Bahçesi’ni mekan seçmiş gibi görünse de karşılıksız aşkın ateşiyle yollara düşen kahramanımız sayesinde Ferrara’nın da romanı halini de alıyor. Ama Giorgio Bassani’nin anlatımı yine eleştirmenlerin de belirttiği gibi Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde’sini, özellikle Swann’ların Tarafı cildini anımsatıyor. Proust’un o ayrıntıcı gözlemlerini Bassani’de de görüyoruz. Ama Bassani’nin üslubu Proust’tan oldukça farklı ve sade.
Kahramanın adının roman boyunca açıklanmamasından yola çıkan bazı eleştirmenler Giorgio Bassani ile kahramanını özdeşleştirmişler. Gerçekten de yazar ve kahramanı arasında benzerlikler bulmak mümkün. Bassani, Ferrara'lı zengin bir Yahudi ailenin çocuğu. Kahramanı gibi bir tenis tutkunu. Üstelik eşiyle de bir tenis kulübünde tanışmış. Kahramanı gibi üniversite eğitimini Bologna’da görüyor ve edebiyat okuyor. Şiirler yazarak edebiyata başlıyor. 1938’de çıkarılan Irk Yasaları kahramanı gibi Bassani’yi de uğraştırmış. Tim Parks, “Bassani'nin hayatı, nihayetinde romanlardakiyle aynı kaygılar, aynı tutkular ve aynı belirsizlikler etrafında dönüyordu” diye yazmış.
Bassani’nin eserlerinde sürekli anılara başvurmasına da dikkati çekiliyor. Bu özelliği de Proust’la benzetilmesinin nedenlerinden. Farkı tarihsel boyuta önem vermesi ve ilk bakışta kırık bir ilk aşk gibi görünen roman yaşanılan tarih ve coğrafyayla faşizmin yükselişi, Yahudilere uygulanan baskı ve terör ve nihayet İkinci Dünya Savaşı ve toplama kamplarına kadar uzanan panaromik bir boyut kazanıyor. “Finzi-Contini’lerin Bahçesi”nde anlatılanlar fırtına öncesi sessizliği betimliyor. İnsanların yaşamı yavaşça ama radikal bir şekilde değişiyor, savaşa ve ölüme doğru evriliyor. (31.10.2025)

Yorumlar